Bir reenkarnasyon hikâyesi Tarihte Bugün Kayıtdışı Don't Bush the button!

Bir reenkarnasyon hikâyesi

Bir önceki hayatında Maraş'ın meşhur Maraş dondurmasıydı. Ağda kıvamında bir çubuğun ucunda dibinde bir külahla oynatılıp dururdu. İnsanların kendisini yalamak için verdikleri bu çaba çok anlamsız gelmekle birlikte bir yandan da onu zevklendiriyordu. Fakat hayatının geri kalan kısmını Maraş'ta geçirmek istemiyordu. Madem insanlar onu yalayacaklardı, kendisini daha ağırdan satmalıydı. Onun kızgın kumlardan serin sulara atlayanlardan ne eksiği vardı? Tüm bu düşünceler giderek kafasında büyük şehre gidip kutuda satılan ve albenisi olan dondurmalardan olma isteğini güçlendiriyordu. Sonunda kafasına koyduğunu yaptı. Büyük şehre bir gece gizlice kaçtı. Her şeyi göze almıştı. O artık külahtan yalanan değil, tabaktan kaşıklanan bir dondurma olacaktı. İsterlerse onu yiyenler daha sonra kaşığı yalamak suretiyle mutlu olabilirlerdi. Her kaçan dondurmanın başına gelenler onun da başına geldi. Bitirilme tehlikesi bile atlattı ama yılmadı aksine daha çok azmetti, çalıştı, dondurmayı çok seven güçlü insanlara yakın olmaya gayret gösterdi. Sonunda sütüne koyduğunu yani aklına koyduğunu gerçekleştirdi ve bir kutuya kapak attı. Süslü kutusuyla uzun süre mutlu yaşadı. Fiyatının yüksek olması da çok fiyakalıydı. Onu, çocukları dondurmayı çok seven bir zengin satın aldı ömrünün kalan kısmını o adamın evinde geçirdi. Hazin son ise bir temmuz günü başına geldi. Camın önünde unutulan zavallı dondurmacık güneşin altında eridiiii gitti.