Ceylan Intercontinental Oteli Genel Müdürü Jonathan Soper, dünyanın dört bir yanında çalıştığını ancak yaraları sarma ve yoluna devam etme konusunda, İstanbul kadar hızlı olan bir başka şehre rastlamadığını söyledi.
"On yıl öncesine kadar beş yıldızlı otelde kalan insanlar, yaşadıkları evde olmayan büyük ve gösterişli lobilerden, üniformalı kapı görevlilerinden çok etkileniyordu. Şikayet mekanizmasını da pek çalıştırmıyordu. Oysa bu durum şimdi değişti. Otel müşterileri çok daha talepkar oldu. Beklentilerine uymayan bir durum mu var; anında müdürü görmek istiyor ve biliyor, bizler onlara iyi bakmazsak, rakip beş yıldızlı otele gidecekler. Eskiden evlerinde kumandalı televizyonu olmayanlar beş yıldızlı otelde kumanda konforu yaşıyordu. Oysa şimdi evlerdeki
plazma TV sayısı da, kablosuz internet de artıyor. Yani otellerin müşteriyi bununla da çekmesi mümkün değil. O zaman farklı olmaktan başka çare kalmıyor!" Ceylan Intercontinantal Oteli'nin dört yıldır genel müdürlüğünü yapan İngiliz Jonathan Soper, otel işindeki gelişmeyi yukarıda böyle özetledi. Ceylan, bu ay üç ödül birden aldı. 3 bin 600 oteli barındıran Intercontinental Grubu içinde yapılan bir yarışta, Genel Müdür Soper yılın genel müdürü, Ceylan Oteli yılın oteli seçildi ve otel bir de kalite mükemmeliği ödülü aldı. Geçen hafta Bakü-Ceyhan Boru Hattı için Türkiye'de bulunan ve aralarında bakan ve üst düzey yöneticilerin bulunduğu gruptan 45'ini misafir eden Soper, beş yıldızlı otel dünyasının fotoğrafını sizler için çekti ve İstanbul'daki otelcilik deneyimini anlattı...
***
* Dört yıldır Türkler'le birlikte çalışıyorsunuz. Ne gibi özellikler dikkatinizi çekti? Türk insanları kültürel, geleneksel ve doğalarındaki yapı itibariyle çok sıcak ve misafirperver insanlar. Sanırım bize bu yıl üç ödül birden gelmesinin önemli bir sebebi de bu. Her ne kadar Türkiye ve özellikle de İstanbul Doğu ve Batı arasında bir köprü olsa da Allah'tan misafirperverlik açısından daha Doğulu bir karekteristiğe sahip. Yani oryantal kültürü, Batılı kültürden daha ağır basıyor, ki bu çok daha güzel.
TURİST HORHOR'U GÖRECEK * İstanbul'da beş yıldızlı otellerin hepsi en iyi manzarayı, en iyi odayı, en iyi yemeği sunmaya çalışıyor. Sizi diğer otellerden ayıran en güçlü özelliğiniz nedir? Biz yeni bir programa başlıyoruz. Bunu da şu an açıklıyorum. Ağustosta bir günlük seminer de yapacağız. Anlatacağımız şu: Haklısınız, beş yıldızlı otellerin hepsi güzel. Rekabet inanılmaz çetin. Herkes en iyi yatağı, en iyi yastığı sunmaya çalışıyor. Ama bunları sunmak çok kolay. Parayı bastırır, alır ve misafirinize sunarsınız. Ama biz bunun ötesine gitmek istiyoruz. Bizde kalan misafirlerin otelin barı şöyle güzeldi, odası böyle güzeldi demesinin ötesinde, 'çalışanlar müthişti, herkes beklentimin çok ötesinde hizmet veriyordu' demesini istiyoruz.
* Bu nasıl olacak peki? Biliyor musunuz, o kadar da zor değil! Örneğin misafirimiz dese ki, 'benim öğleden sonram serbest; ne yapabilirim, nereleri görebilirim', otel görevlisi önce İstanbul'a kaçıncı defadır geldiğini öğrenip, nereleri gördüğünü sorup, sonra en farklı cevabı vermek için uğraşacak ve diyecek ki mesela, 'Siz Horhor'u gördünüz mü? Hani şu müthiş antik eşyaların satıldığı binayı...'. Yani en tipik cevabı, Kapalıçarşı, Sultanahmet ya da Ayasofya'yı önermeyecek hemen.
'İSTANBUL GÖZDE OLDU' * İstanbul otellerinin müşterisi kim genelde? İstanbul çok ilginç bir şehir tabii. Turistik seyahat için de bu şehir müthiş; konferanslar, toplantılar ve büyük şirketlerin özel toplantıları için de... Antalya'ya bakın mesela. Pazarın sattığı tek şey deniz, kum güneş konsepti. Oysa İstanbul öyle değil.
* Bir de şu anda sanıyorum oteller dolu, iyi bir dönem geçiriyorsunuz. Oysa birkaç yıl önce büyük kriz vardı... Durum şu an tabii çok değişti. Ben buraya atandığımda Irak savaşı vardı. Hemen akabinde bombalar patladı İstanbul'da. Ama sonra Nato zirvesi oldu, ki olağanüstü organize edilmişti. Sonra, Şampiyonlar Ligi finali gerçekleşti. Formula 1'in de etkisi oldu. AB de pazarı hareketlendirdi. Türkiye şu anda Avrupa medyasında ve özellikle İstanbul'a olan ilginin arttığını görüyoruz. Son zamanlarda çok fazla uluslararası konferanslar olmaya başladı. Tarihsel olarak bakarsanız bu tarz büyük konferanslar hep Londra, Paris, Frankfurt ve Cenevre gibi ünlü şehirlerde olurdu. Sonra ikinci dalgada bu konferanslar Bükreş, Viyana, Oslo gibi şehirlere kaydı. Şimdiyse İstanbul konferansların gözde şehri oldu. Çok şanslıyız, çünkü Avrupa'ya çok yakınız. Roma'dan iki saat, Londra ve Madrid'den dört saat, Paris'ten üç saat uzaktayız sadece. Ve İstanbul da güzel tesisler var artık.