|
 |
 |
 |
Polisiye yazarlardan yurtdışı atağı
Belgin'i Vladimir'le tatile göndereyim dedim geçen hafta. Bazen evde sessizlik olsun istiyorum. Vladimir eskiden baletmiş. Parmak uçlarında yürümesini önerdim ben uyurken. Ama Belgin! Nafile çaba; sabahın ilk ışıkları ile yatağımda "Uyan da uyan," diye tutturması bir yana, bir de sıcaktan zaten mahvolmuşken, o tüylerle kaplı tenini bana dayamıyor mu! Vladimir aradı taradı, Antalya'da doğru dürüst otel bulamadı Belgin'i kabul edecek. Vladimir tüm soydaşları gibi Antalya'yı seviyor. Ama elden gelen bir şey yok, yol Bodrum'a çıktı. Dört gündür Çırağan Kempinski'nin Bodrum otelinde kalıyorlar. Aramayın diye talimat verdim. İyi de ettim, çünkü son iki gündür değil telefona bakacak, gözlerimi açacak halim yoktu. Ayşegül'ün partisi yüzünden tabii ki! Ayşegül yani Ayşegül Dinçkök geçenlerde kına gecesi yaptı. Ama tabii İstanbul kızları ellerine kına sürüp türkü söyleyecek değiller! Ayrıntıları dünyada anlatamam, maazallah gazete kapanır! Ama bir dolu İstanbullu güzel kadının bir araya geldiğinde neler yapabileceğini gözünüzde canlandırın, sonra bunu 100'le çarpın derim.
AJDA'NIN ELMASLARI
İki gün kendime gelemedim ya, mesaj mesaj üstüne. Cep telefonumun hafızası dolmuş taşmış. Deniz arayıp duruyor. İspanya'da yeni aşkıyla. Genç, güzel ama tabii biraz sıkıcı olabiliyor zaman zaman. Deniz de o zamanlar bahaneler yaratıp kendini sinemaya, kitapçılara atıyor. Barselona'da dolaşırken birden gözüne tanıdık gelen bir isim görmüş. "Sizin Somer burada ünlü olmuş," dedi. Biliyordum İspanya'da yayımlanacağını da bu kadar çabuk olacağından haberim yoktu. Somer dediği Mehmet Murat Somer, yani ünlü Hop Çiki Yaya polisiyelerinin yazarı. Barcelona'da her yerde, İspanya'da yayımlanan ilk kitabı Buse Cinayeti varmış Deniz'in dediğine göre.  Firdevs'e telefon ettim hemen. Malum sadık okurlarından biri. O da bana Somer'in yeni kitabının da hazır olduğunu söyledi ve sağ olsun yayınevini arayıp hemen bir tane yollattı. AAAAA! O da ne! Ayol dedim Somer Everest'in yazarı değil miydi? Meğer artık değilmiş. Bundan sonra tüm kitapları Merkez Kitaplar'dan çıkacakmış! E İlknur Özdemir geldi geleli, Everest'ten Merkez'e bir yazar kayması oluyor galiba. Somer'den önce de yine Everest yazarlarından Esmahan Aykol Merkez'e geçmişti. Ama Somer'in yeni kapağına da, kitabın adına da bayıldım. Bu kadar mı zamanlama harikası olur ayrıca. Kitabın adı: Ajda'nın Elmasları! Daha ne diyeyim. Gönül, Ponpon, diğer kızların yanına bu kez Fraulein Frühstück de eklenmiş ki enfes bir Alman karakter! Bu arada Esmahan Aykol da Somer'in ardından yayımlanacakmış İspanya'da. Hem de Celil Oker ile aynı anda! Zaten bizim polisiyecilerimizin değeri buradan ziyade yurtdışında biliniyor. Baksanız Ahmet Ümit de Almanya'da ikinci baskıyı yapmış bile birkaç ayda. Yunanistan'dan Fransa'ya İsviçre'den İspanya'ya ardı ardına Aykol, Oker, Ümit, Somer derken birdenbire bir Türk polisiye akımı doğuyor gibi. Darısı Türk okurların başına diyoruz; keşfederler belki yabancılardan sonra onlar da Türk polisiyecilerini. Hah yurtdışı deyince aklıma geldi; ayol biz mi bu adamın kıymetini bilmiyoruz acaba diye düşündüm hatta! Bahsettiğim tabii ki Zülfü Livaneli. Biz onu şarkıcı olarak bilir, tanır, severiz. Hatta meşhur Ankara konserini de seyretmişliğim var üç dört sene önce. Ama yazarlığı konusunda doğrusu hep bir miktar Yaşar Kemal'in yamağı hissi bırakmıştır bende. E tabii Yaşar Kemal'in yayımlandığı yerlerde yayımlanması da  bunu akla getiriyor bir anlamda. Fakat geçenlerde Girit'ten dönen Stella'dan dinledim ve şaşırdım. Mutluluk, Bliss adıyla ABD'nin en önemli ve büyük yayınevlerinden birinden 2007 yılında çıkıyormuş. Üstelik yayınevi kitaptan o kadar umutluymuş ki, çeviriyi beğenmediği için üç kez yeniden çevirtmiş başka çevirmenlere. Ve sonunda çevirinin iyi olduğuna ikna olup 2007 programlarına koymuşlar. Merak ettim gidip Mutluluk'u aldım Remzi'den. Gerçi şimdi herkesin elinde yeni kitabı Leyla'nın Evi var. Ama Leyla deyince bana sadece bir tek Leyla'yı hatırlatıyor; pek de iyi bir hatırlama değil tahmin ettiğiniz gibi. Onun için Leyla'nın Evi'ni İngilizce'den okurum diye düşündüm. Leyla'yı da Leila diye yazarlar diye umarak...
ABSENT PARTİSİ
Deniz'e gelirken Absent ısmarladım. Absent partisi vereceğim ben de! Hem de Ayşegül'ün votka koltuğundan da büyük bir Absent kanapesi yaptıracağım! Ayşe'yi de davet edeceğim. Hoş aynı gazetede yazardaş olacağımızı gazetede yazısı çıktığında öğrenmiş olsam da Ayşe her partiye can katar! Hem partiyi haber vermek hem de yeni köşesini tebrik etmek için aradığımda heyecanla haber verdi. İki kitabı birden dizi oluyormuş. Hem Geniş Zamanlar hem de Köprü. Ama zaten ben bunların haberini Günaydın'da okumuştum. Bozuntuya vermedim tabii ki! Ama esas haber bir de film senaryosu yazıyormuş. Müthiş bir konu! Türk tarihinin en acılı dönemlerinden birini anlatıyor. Üstelik film ile aynı anda kitap da çıkacakmış. Ama Ayşe adını saklamamı istediği için ser verip sır vermiyorum! Haftaya kadar buradayım. Yani İstanbul'da. Sortie, Tuus ve Sunset'e gideceğim. Vakit kalırsa da yeni açılan 29'a. Dost ve arkadaşlara duyurulur.
|
|
|
|
|
|
 |
|
|
|
