 |  |
 |
|
Japonlar ona "Futbolun Tanrısı" diyordu..
Zico seyretmeye doyamadığım bir futbolcuydu.. Harika kullandığı sağ ve sol ayaklarına, müthiş bir futbol zekası ve oyun vizyonu hükmederdi.. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük orta saha, oyun kurucu adamlarından biriydi, ama, forvetler kadar, hatta onlardan fazla gol atardı. Brezilya ligi dahil katıldığı yığınla turnuvada gol kralı olmuştu.
Hücuma dönük futbolun en büyüklerinden biriydi.. Brezilya'nın samba yaptığı dönemlerde öyle bir imzası vardı ki, halkı ve dünya futbol uzmanları ona "Beyaz Pele" adını takmıştı..
1978 Dünya Kupası'nda onu televizyondan izledim ilk.. Az oynadı.. Sakatlıkları vardı ve teknik direktör Coutinho'nun defansif oyunu ile başı dertteydi. Geçinemediler..
1982'de ikimiz de İspanya'daydık.. Turnuvayı Bolivya'ya attığı üç gol, futbolun uluslararası diliyle hat-trick yaparak açtı. Bir İskoçya'ya çaktı.. Basın merkezindeki tüm gazeteciler ondan bahseder olmuşlardı.. Brezilya değil, Zico'yu seyretmek istiyordu herkes.. Brezilya ikinci turda Arjantin ve İtalya ile ayni guruba düştü ve bu guruptan yukarı, çok sürpriz bir takım, ilk turu maç kazanmadan, gol averajı ile geçen İtalya çıktı, daha sonra şampiyon olarak..
1986'da Meksika'da bir daha buluştuk.. Brezilya'nın üç maçında oyuna sonradan girdi. Sonuncusu çeyrek finalde Fransa ile olanı.. Brezilya seyircisi onun adını koro halinde bağırıyordu, oyuna girdiğinde.. Bir dakika sonra da Brezilya bir penaltı kazandı. Duran topların en büyük ustalarındandı Zico.. Kariyeri boyunca attığı 650 golün içinde duran top kökenlileri sayısızdı.
Duran top sihirbazı Zico bu penaltıyı kaçırdı. Maç penaltılara gitti.. Bu defa attı, ama Dr. Socrates ve Julio Sezar kaçırınca Brezilya elendi ve bu onu son seyredişim oldu.
Zico'nun bu arada (1983-85) bir İtalya serüveni var. Zamanı için müthiş bir transferle İtalya'ya Udinese'ye geldi. Takımı İtalya'nın en iyileri arasına soktu. Altı maç eksik oynamasına rağmen Juventuslu Platini'nin bir gol eksiği ile (19 gol), gol krallığında ikinci oldu. O dönemde Napoli'de de Maradona oynuyordu.. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi orta saha oyuncularından üçü müthiş bir çekişme içine girmişler ve İtalyan futbolunu "İzlenme" doruklarına çıkarmışlardı.
1989'da Brezilya'da Flamengo forması ile son resmi maçına çıkarken, ülkenin ünlü şarkıcısı Jorge Benjor'un adına yazdığı Camisa 10/ On numaralı forma'yı tüm ülke söylüyordu.
Futbolu bırakır bırakmaz, yeni Başkan de Mello onu Spor Bakanlığı'na atadı. Futbol kulüplerinin şirketleşmesi yolunda çıkan yasa onun eseriydi.
Bir küçük Japon kulübünden aldığı teklif, aslında içinde sönmeyen futbol aşkı yüzünden bir yıl sonra, bakanlığı ve siyaseti bıraktı. Japonya'ya bir minik kasabanın amatör takımına gitti. Ertesi yıl (1993) Japon profesyonel ligi kuruldu. Japon futbolunun dev takımları arasında adı geçmeyen Kashima, ligi ikinci bitirip olay yarattı. Sonra da bu takımı Japon futbolunun şaşmaz büyükleri arasına yerleştirdi. Kashima kasabası Zico ile Japon haritasına girdi. Disiplini, yeteneği ve profesyonelliği ülkeye örnek oldu. Kasaba stadının önüne heykelini diktiler ve ona "Sakka no kamisama-Futbolun Tanrısı" ünvanını verdiler.
1994'te futbolu bir daha bu defa Japonya'da bıraktı, 1995'te de Kashima'ya teknik danışman, sonra direktör oldu.
2002'de Japonya onu milli takım teknik direktörü yaptığında, bu alanda pek tecrübesi yoktu. Kashima yıllarına ilaveten, 1998 Brezilya Milli Takımı'nda kısa süren teknik koordinatörlük.. Hepsi bu kadar.
Japon milli takımının başında ilk büyük görevi, 2006 elemeleriydi. Oman'ı zorda olsa geçerek başlamışken skandal patladı. Japon futbolcuları kamp yaptıkları otelde sarhoş olup görevli kızlardan birini taciz etmişlerdi. En iyi oyuncuları da dahil olmak üzere 8 kişi takımdan atıldı. Zico yeni bir takım kurarak devam etti ve Japonya'yı Dünya Kupası finallerine taşıdı..
Orada olanları zaten biliyorsunuz..
Zico'nun Japonyası'nın Brezilya'nın hücum ağırlıklı kısa paslı futbolundan bir hayli etkilendiğini, 4-4-2 ile 3-5-2 arasında çok yumuşak geçişler yapabildiğini söylüyor uzmanlar..
Bu oyun düşüncesi Fenerbahçe'ye fevkalade uyar, diye düşünüyorum..
Türkiye'yi tanımıyor.. Hatta Avrupa'yı pek tanıdığı dahi söylenemez. Teknik Direktörlük kariyeri, dünyanın gözlerinden çok uzak..
Bütün bunlar aslında aleyhte faktörler..
Ama içimde bir his Zico'nun Fenerbahçe'de çok başarılı olacağını söylüyor..
Futbolunu çok sevmemin, onu futbolcu olarak doyasıya seyredememiş olmamın bunda payı var mı bilmem..
Bildiğim.. Zico'nun Türkiye'ye gelmesine sevindim.
Başarırsa, tıpkı Derwall gibi bu ülkede bir futbol devrimi yapar..
Hoş geldin, Zico!.
|
