| |
|
|
Bize dokunmayan insanların hakkı
Yazı işleri toplantısında MHA Genel Müdürü Ramazan Kurnaz Beyoğlu'nda çekilmiş fotoğrafları koydu. Bir kadına tacizde bulunan 4 gence polis müdahale etmiş, gençler olay çıkarınca "göz yaşartıcı" sprey sıkarak gençleri etkisiz hale getirmişti. Kelepçelenen gençler, kaldırıma yatırılmıştı. Kendilerini camla kestikleri için ortalık kan revan içindeydi. Bu "iç acıtan" fotoğraflara karşın, yazı işlerinde ilginç bir tepki oluştu. En insancıl, en barışçı, en hümanist düşünce sahibi olanlar bile "Oh polisin eline sağlık" dediler. Sabah Yazı İşleri'nde hayli kalabalık olan kadınlar da aynı tepkiyi, hatta fazlasını gösterdiler. Ben de takıldım "Ne oldu insan haklarına, ne oldu sanıklara kötü muamele yapılmasına gösterdiğimiz tepkiye" diye. "Ama bunlar da sokakları dolaşılamaz hale getirdi. İnsanlar bunlar yüzünden sokağa çıkamaz hale geliyor" dedi herkes. Sizce burada garip bir durum ya da bir ikiyüzlülük yok mu? Eğer suç ve suçlu kendimize karşı bir tehlike oluşturuyorsa, "insan hakkı" gibi en yüce kavramı bile askıya almaya hazırız. Ancak işlenen suçun mağduru kendimiz değilsek, "insan haklarına" daha bir rahat sahip çıkabiliyoruz. Üstelik bu durum sadece bize has da değil. Bu konunun "şampiyonu" Batılı ülkeler açısından da durum farklı değil.
|