| |
Eski liderler de eskiden yeni değil miydiler?
Aktif siyasete yeniden dönmek için açıklamalar yapan "Eski" siyasi liderler de, bir zamanlar ümit vaat eden "Yeni" liderlerdi. Süleyman Demirel'in zirvelere tırmandığı, Türkeş'in genç Ülkücüler'i örgütlediği 1960'larda, İnönü, Bayar, Bölükbaşı gibi isimler "Eski" yi simgelerdi. Düşünün ki o dönemde Ecevit de, Erbakan da genç liderler arasındaydı. Ama bizim sosyo-politik yaşamımız böyle işte. Yüz yıllardır hep "İşbaşına gençler gelecek ve her şey değişecek" diye bekleye bekleye, gençlerin de yaşlanıp eskidiğini görerek hep birlikte ihtiyarlamadık mı? Ancak Türk siyasetinin bir gerçeği de bu olduğuna göre, gündemi yorumlamak durumundayız. Yani eski liderlerin güncel siyasetteki kıymet-i harbiyelerini değerlendirmeli ve "Bu markalar iş yapar mı" sorusuna kendimizce cevap aramalıyız. Öncelikle şunu söyleyelim. Siyaset bir sürat koşusu değil bir maraton. 2002 seçimleri ertesinde baraj altında kalan tüm partilerin liderleri "İstifa et" baskısı altındaydılar. Buna Devlet Bahçeli direndi, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz istifa ettiler. Şimdi kimse "Bahçeli döner mi" diyemiyor. Çünkü o MHP'nin hala başında.
BARAJ FACİASI Deniz Baykal da CHP'nin barajın altında kaldığı 1999 seçimleri sonrasında genel başkanlığı bırakmış ama CHP örgütünü bırakmamıştı. Şimdi o da "Baraj faciası" hiç olmamış gibi CHP'nin başında. Demek ki bir seçim yenilgisi Türk siyasetinde lider için "Son" anlamına gelmiyor. Bunu bilmeyen liderler de, aceleciliklerinin kurbanı olup "Eski" yiveriyorlar. Düşünün ki Bahçeli lider, Çiller ise eski lider şimdi. Süleyman Demirel'in ve Bülent Ecevit'in hasta yatağının başucundan ayrılıp, kapı kapı dolaşan Rahşan Ecevit'in durumları diğerlerinden farklı tabii. Demirel kendi durumunu çok veciz biçimde ifade etti ve "Siyasette emeklilik yoktur" dedi. Bunu geçmişte Sırrı Atalay da Turan Güneş'e "Siyasette resen emeklilik vardır" şeklinde söylemişti. Bir başka deyişle siyasetçiyi ya hastalık ya da ölüm emekli eder, hiçbir siyasetçi kendi isteği ile emekli olmaz. Bülent Ecevit ne yazık ki sağlık sorunları ile zorunlu emeklilik durumunda şimdi. Açıkçası bu durumda ben de Rahşan Ecevit hakkında Bekir Coşkun'un Hürriyet'te yansıttığı duyguların benzerine sahip durumdayım: -Benim tanıdığım kadınlar bunu yapmazlar. Sevdikleri adam bir hastane odasında, teller ve hortumlarla makinelere bağlı yaşam mücadelesi verirken, onun elini asla bırakmazlar benim tanıdığım kadınlar. Çünkü sevdaları buna izin vermez. Hele hele loş odadaki cihazlardan gelen ritmik sesler, bir vedalaşmanın geri sayımı anlamına geliyorsa...
İNSANİ BİR SORUN Açıkçası Rahşan Ecevit'in durumu, Deniz Baykal'ın Bülent Ecevit'in ziyaretçi defterine "Kalk ayağa Sayın Genel Başkanım, başımıza geç" diye yazacağını söylemesi kadar heyecan vericidir. Mesut Yılmaz'ın ne yapabileceği konusuna gelince, onunla Habertürk'ün "Basın Kulübü" ne katılan iki meslektaşımız izlenimlerini yazdılar. Ergun Babahan dünkü Sabah'taki yazısını şöyle noktalamıştı: -Mesut Yılmaz'ın yola çıkmak için saydığı isimlere bakarsak, Süleyman Demirel, Hüsamettin Cindoruk ve Hüsamettin Özkan gibi geçen Meclis döneminde aşırı yıpranmış isimlerden oluştuğunu görüyoruz. Derviş ve Hilmi Özkök'e mesafeli. Çizdiği tablo, insana 28 Şubat çağrısı yaptırabilecek bir kadro. Kısaca, 3 Kasım'da seçmen tarafından tasfiye edilen kadrolar kendilerine yeni bir şans doğduğu inancında. Onların bu inancının ne kadar gerçekçi olduğunu, kendi projeleri kadar AK Parti'nin tavrı, ekonomideki gelişmeler ve dış dünyayla ilişkiler belirleyecek.
AĞAR VE MUMCU Oral Çalışlar ise Cumhuriyet'teki köşesinde şöyle diyordu: -Mesut Yılmaz bir çatı partisinden söz ediyor, ancak bu çatı partisinin sağdaki ve soldaki milliyetçi yükseliş ortamında demokrasiyi, AB üyeliğini nasıl benimseyeceğini açıklamakta zorluk çekiyor. Mesut Yılmaz deneyimli bir siyasetçi, bu nedenle siyasetle aktif bir şekilde ilgilenmesini olumlu karşılamak gerekiyor. Yaşadıklarını, Türkiye'nin geleceğine ilişkin tasavvurlarını daha yaygın bir şekilde ifade etmesi de iyidir. Ancak burası Türkiye, hemen herkes bir arayış ve de oyun içinde. Seçim dönemi yaklaştıkça daha çok oyunlarla karşılaşacağız. Mesut Yılmaz'ın da nelerle karşılaşacağını göreceğiz. Son söz olarak biz de şunları söyleyebiliriz: İki kez askeri darbeyle devrilen Demirel sonra hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olduğuna göre, diğer eski liderler neden siyasi "Basübadelmevt" e inanmasınlar ki? Ancak onları askeri darbeler değil halk oyu devirdi. Yani eğer eski partileri önümüzdeki genel seçimlerde yenilirse, "Taban bizi geri istiyor" iddiası ile yeniden sahneye çıkma hakları doğabilir. Ama şu anda ne Mehmet Ağar, ne de Erkan Mumcu, yerlerini kimseye bırakacak gibi görünüyorlar.
|