Anna ve Anneler Günü
Anneler Günü'ne bir hafta kaldı. Ben bu tür günlere hiç de karşı değilim. Ve "Keşke herkesin bir günü olsa," der dururum. Kutlama yapmanın nesi kötü ki? İnsanları mutlu etmenin? 'Saçma sapan' vesilelerle de olsa... Ortaya çıkan sonuç hiç de saçma olmuyor işte. Bir insanı mutlu etmek, yüzünü güldürmek... Bundan daha güzeli var mı?
*** Neyse işte... Fakat bir yandan da tüm dünyanın mayısın ikinci haftası kutladığı Anneler Günü'nü icat eden kadıncağızın başına gelenler, "Bu tür günler, tüketimi pompalamaktan başka işe yaramıyor. "Anneni seveceksen her gün seveceksin," diyenleri haklı çıkartacak cinsten. Bu günü dünyaya kabul ettiren, sürekli annesiyle yaşamış olmasına rağmen annesi öldüğünde, "Ben anneme hiç iyi bir evlat olamadım, onunla yeteri kadar vakit geçiremedim," diye tuhaf bir duyguya kapılan, Anna Jarvis isimli bir kadın. Şahsen hikâyesini öğrendikten sonra ben Annacığın akıl ve ruh sağlığının pek yerinde olmadığına kanaat getirdim. Doktor, psikolog değilim... Benimki tamamen çok bilmişlikten... Ama baksanıza hikâyenin başı bile tuhaf değil mi? Sen bütün ömrünü annene adamana rağmen yine de öldüğünde kendini bu konuda suçlu hisset. Ve bu kez de hayatını bütün dünyaya Anneler Günü kutlamasını kabul ettirmeye ada. "Ne var bunda, ne güzel ulvi bir misyon edinmiş kendine. Bunun nesi delilik?" demeyin. Anna, hem kendi annesine hem de bütün annelere öyle kafayı takmış ki, kıyamam, sonunda kendisi anne olamamış. Çünkü bu işler için koşuşturmaktan doğurmaya vakti kalmamış. Hele Anneler Günü'nü daha ziyade dini ağırlıklı bir kutlama olarak düşünmüşken, bu günden ticari çıkar sağlamaya çalışanlara karşı başlattığı hukuki savaş, kadıncağızın resmen sonunu getirmiş. Bu kişilere karşı açtığı bütün davaları kaybetmiş. Bütün varlığını, hatta ailesinden kalan evini bile kaybetmiş. Hayatını illa birilerine adamak konusunda fazla ısrarcı olan Anna, herkese küstükten sonra kendisini bu kez de hayattaki tek akrabası olan kız kardeşine adamış. Fakat bu kız kardeş de ölünce, Anna'nın artık kendini adayacağı kimse kalmayınca yaşamaktan da vazgeçmiş. Ve 1948'de 84 yaşında yalnız, mutsuz ve kör bir şekilde göçmüş gitmiş.
*** Neyse benimki de gevezelik işte. Annenize bayılacağı bir sürpriz hazırlamak için bir haftanız var. Siz Anna gibi yapmayın ama... Kendinizi de, en az annenizi sevdiğiniz kadar sevin ve çok yi bakın... Ki buna en çok anneniz sevinecektir, inanın.
|