Aslında mahalle kavgası
İzmir'de doğup büyüyüp yaşayıp da (Ve artık asla ayrılamayacağına da emin olup), 'mübadele' konusuna kayıtsız kalmak mümkün değil ki zaten. Rum Yorgo'nun İzmir için, "Memleketimmm," derken ağzından bir "Mmemleketimmm," daha çıktığına tanık olmuşken... Suyun öte yanından gelen komşu Cemal Dede'nin "Ölmeden Selanik'i bir kez daha görmezsem, bir yanım bu dünyadan hiç gitmeyecek," dediğini duymuşken... Çocukluğumda, "Mahallemizdeki komşu teyzeler neden özbeöz Türk olup da aralarında Rumca konuşuyor?" sorusuna cevap bulmakta zorlanmışken... Yaş kemale ulaşıp akıl ermeye başlayınca, doğup büyüdüğün coğrafyada aslında ne büyük acılar yaşandığını daha iyi anlıyorsun. Bugün Yunanistan sınırları içinde olan Florina doğumlu Necati Cumalı'nın babasının sözleri, bu konunun neden ciğerimi derinden acıttığını da açıklar aslında. Necati Cumalı ve ailesi, birçok mübadil gibi iki vatanlıdır.
VATAN HASRETİ Ve Cumalı, Makedonya 1900 adlı öykü kitabında, 93 yaşındaki babasının Selanik'te vapura binmeyi reddedişini; "Benim yerim Florina... Ölülerimi kimsesiz bırakam. Toprağımı bırakamam. Siz gidin, bindirin beni trene, Florina'ya geri döneyim, Florina'da öleyim," deyişini öyle bir anlatır ki, bu satırların ardında aslında binlerce vatan hasretiyle göçüp gitmişin ruhuna da dokunur.
AYNI TEKNEDE Müziklerimiz birbirine karışmış, yemeklerimiz aynı mönüyü oluşturmuş, dillerimiz paçal olmuşken, bu ara olanlar insana iyice saçma sapan geliyor. Yok it dalaşı, yok Kardak kavgası... Acaba hamurlarımız aynı teknede yoğrulduğu için olabilir mi bu ortada 'Fol yok yumurta yok,' sataşmaları... Aynı mahallede koşturan, aynı top sahasında oynayan, sonra 1923'ün 1 Mayıs'ında aniden birbirlerinden koparılan dedelerin torunlarını, kan mı çekiyor acaba? "Hadi gel sokakta oynayalım," hesabı, kâh havada kâh denizin ortasında tıpkı küçük bir çocuk gibi, çocukça dalaşlarla dedelerinin masum oyunlarını tekrarladıklarını mı zannediyorlar? Yalnız, bu kez durum farklı. Birisi o pilotlara, o denizcilere söylesin.
OYUNCAK DEĞİL Altlarındaki oyun aletleri, dedelerinin Cunda sahillerinde, Selanik sokaklarında, Şirince tepelerinde oynadıkları çelik çomaklara benzemez. Durup durduk yerde iki ülkenin başına iş çıkarmasınlar. Politika ne derse desin... Biz aynı hamur teknesinden çıkmış, ama ayrı fırınlarda pişmiş otlu börekleriz... Unu Söke ovasından, otu karşı kıyıdan... Zorlama gerginliklerin âlemi yok... İki toprak da iki ulusun hakkını kolay kolay ödeyemez... Şimdi ayrı düşmüş olsalar da! (30 Ocak 1923: Yunanistan ile imzalanan anlaşma gereği Yunanistan'daki Türk ve Müslümanlar ile, Türkiye'deki Rumların karşılıklı değişimine ilişkin sözleşme ve protokol imzalandı. Mübadele Anlaşması, 1 Mayıs 1923'ten itibaren fiilen uygulanmaya başladı.)
|