| |
Kapılmadığımız hangi ütopya kaldı geride?
Tabii ki her toplumda bellekleri beyaz bir sayfa kadar boş çocuklar ve genç kuşaklar vardır. Onlar yaşayarak ve eğitim alarak belleklerini doldururken, arkadan gelen çocuklar ve genç kuşaklar da, yine bilgi yüklemesine sıfırdan başlayacaklardır. Ama çocuğu, genci ve yaşlısıyla bir ulusun toplumsal belleği sürekli beyaz sayfa görüntüsü verirse, bu doğal değildir. Zaten böyle bir şey mümkün de değildir. Yaşadığımız çağ bu açıdan siyasette "Hayal ticareti" nin sona erdiği bir çağ olarak da nitelenebilir. Belirli ideolojilerin veya doktrinlerin sözcüleri, çocukları ya da hayatın başındaki gençleri, kendi ütopyalarını pazarlayarak baştan çıkartabilirler. Ama "Sessiz çoğunluk" denilen toplumsal aklın sahiplerinin, bunlara kanması mümkün değildir bu çağda. Çünkü denenmemiş hiçbir ideoloji, toplumun kendisini teslim etmediği hiçbir doktrin kalmamıştır bu zamana kadar. Dünya ulusları, kendilerini komünizmin de faşizmin de ellerine teslim etmiştir. Milliyetçiliğin de, halkçılığın da, devletçiliğin de, devrimciliğin de her türü denenmiştir. Dinin dünyaya düzen verdiği "Teokrasi" de, devletin dini tehdit olarak gördüğü "Jakobenlik" de yaşanmıştır tarihin çeşitli dönemlerinde. Kendi toplumumuzu ve Türkiye'nin yaşadığı siyasal deneyimleri bir gözden geçirin. Ecevit'in "Hakça Düzen" ini de Erbakan'ın "Adil Düzen" ini de denemedik mi? Milliyetçiliği üst ideoloji olarak sunan MHP de çeşitli dönemlerde iktidara ortak olmadı mı? "Tek parti" li rejimi de, askeri geçiş dönemlerinin "Partisiz rejimler" ini de, tek parti iktidarlarını da, koalisyonları da gördük. Bütün yaşananları ve denenenleri sıralamak için, bu sütunun yetmeyeceği açıktır. Ama sonuçta "Çağdaş uygarlık düzeyi" diye kendimize koyduğumuz hedefle aramızda hala ciddi bir uzaklık olduğu da kesin. Bu hedefte "Ekonomik gelişmişlik", "Hukukun üstünlüğü", "Sosyal adalet ve sosyal güvenlik", "Fırsat eşitliği", "Şeffaflık" gibi soyut ve somut olgular bir arada bulunmakta. Ulusça başardığımız sayısız iş de var. Ama bunlar yeterli değil ki, hala her alanda "Reform gereği" nden söz ediyoruz. Kurumlarımızı, anayasamızı, yasalarımızı değiştirip, yeniliyor ve "Çağdaş uygarlık düzeyi" ne uyarlı hale getirmeye çalışıyoruz. Ama bir büyük kazanımımız var artık toplum olarak.
HAYALLERE PAYDOS Kimse veya hiçbir demagog önümüze çıkıp, "Ben başa geçersem bütün problemleriniz bir anda bitecek" diyemez. Kimsenin artık "Umut adam" veya "Kurtar baba" rolü oynaması mümkün değil. Şu anda siyaset sahnesinde olup da denemediğimiz kadro yok gibi. Gümrük Birliği için kendilerini ortaya atan ve sonra AB'ye karşı çıkan CHP'lileri de, Helsinki Zirvesi'nde her şeye evet diyen ve sonra "Kıbrıs elden gidiyor" diye feryat eden DSP'lileri de, "Apo'yu asacağız" diye seçim kampanyası yapıp idam cezasını kaldıran MHP'lileri de görmedik mi? Aynı durum şu andaki AK Parti iktidarı için de söz konusu. Tayyip Erdoğan'ın meydanlarda "Bizi iktidara getirirseniz eğitim reformu yapacağız" demesi ne kadar yankılanır toplumda mesela? Ya da "Bizi iktidara getirirseniz Türkiye'nin AB ile üyelik müzakereleri başlayacaktır" demesi bile, çok geride kalan bir hedefi ifade etmez mi? Durum öyle olmalı ki, şimdi Erdoğan ilerideki hedef olarak "Müzakereler kesilirse kesilir" diye yeni bir hedef koyuyor. Kıbrıs'a çözüm aramak yerine AB ile ipleri kopartmak almaşığına oynuyor adeta.. Evet... Herkesi gördük, her şeyi denedik. Toplumsal belleğimizdeki bilgiler ve deneyimler, en büyük kazancımız. Artık sloganlara, kamplaşmalara, cepheleşmelere, ütopya pazarlamacılarına kapılmayacağımız kesin gibi. Bu da bir şeydir neticede.
|