|
|
|
|
|
|
'Bizim ailede insanlar birbirine borçlu değildir'
Aynı mesleği paylaşan, aynı apartmanda oturan ve çok iyi iki arkadaş olan Mustafa ve Memet Ali Alabora örnek bir babaoğul portresi çiziyor. Aralarında iktidar savaşı yaşanmadığını söyleyen Alaboralar, "Bunu başarmaktan mutluyuz," diyor.
Onlar Türkiye'nin en başarılı oyuncularından. Belki yaş farkları var ama her ikisi de kadınların gözdesi. Ve her zaman enerjik ve coşkulular. Baba oğul Alabora'lardan bahsediyorum. Yani Mustafa ve Memet Ali Alabora'dan. Gıpta edilecek bir baba oğul portresi çizen, her şeyden önce arkadaş olduklarını söyleyen Alabora'larla aralarındaki ilişkiyi, kanlarındaki deliliği ve babalarla oğullar arasındaki iktidar savaşını konuştuk.
- Mustafa Bey, oğlunuzun oyunculuğunu nasıl buluyorsunuz? - Mustafa Alabora: Bu bana sorulması gereken en son soru, çünkü hiçbir baba çocuğu hakkında objektif olamaz.
- Memet Ali Alabora: Bugünlerde çok enteresan bir şey var, Dünya Kupası'nda oynayan Hırvatistan'ın takımında teknik direktörün oğlu da var. Oğlunuz Ronaldinho değilse bunun sorumluluğu çok zor. Şimdi söyle bakalım böyle bir durum olsa sen oğlunu oynatır mısın? - M. A.: Şöyle söyleyeyim o zaman; oyunculuk bütün meslekler gibi bize öğretilmiş bir şeydir. Bu öğretilmiş sistem içinde düşünürsek Memet Ali hem okuyarak, hem dünyayı sorgulayarak sürekli kendini geliştiren bir çocuk. Çok namuslu bir cevap veriyorum; beş sene önceki Memet Ali ile bugünkü Memet Ali arasında, oyunculuk kalitesi açısından iyiye doğru çok büyük fark var.
BABA-OĞUL İKTİDAR SAVAŞI - Objektif bakamadığınızı söylüyorsunuz ama Mehmet Ali Bey'in filmini ya da dizisini izlediğinizde oyunculuğunu değerlendiremiyor musunuz? - M.A.: Değerlendiriyorum. Ben bazı zamanlar Mehmet Ali'ye karşı çok acımasız da olmuşumdur. 'Burada b.k ettin, burada kötü oynadın,' falan da demişimdir. Aynı şeyi kendime de derim. Ama bir daha altını çizerek söylüyorum, bize öğretilmiş oyunculuğun ne olduğu sistematiği içinde söylüyorum bunları.
- Memet Ali Bey, oyuncu bir anne babanın oğlu olmak sorumluluğunuzu artırıyor mu? Onların yüzünü kara çıkartmayayım ya da bir adım ölerine geçeyim gibi düşünceleriniz oluyor mu? - M.A.A.: Bizim ailemizde insanlar birbirine borçlu değildir, kimse kimseye kendini borçlu hissetmez. Bu sorumluluk sahibi olmadığı, saygı duymadığı ya da minnet duymadığı anlamına gelmez. Ama kimse kimsenin hayatını yaşamamaya çalışır. Dolayısıyla hiç böyle bir şey hissetmedim hayatımda. Ama muhtemelen onlar benden memnundur, ben de onlardan çok memnunum.
- Boynuzun kulağı geçme meselesi sizde önemsenmeyen bir şey yani... - M.A.A.: Çocuklarla ebeveynleri arasında vardır böyle bir şey ama esasında tarihsel olarak babayla oğul arasında vardır bu. Ta mitolojiden beri babayla oğul arasında hep bir iktidar meselesi yaşanmış. İktidarın babadan oğula nasıl geçeceği hep sorun olmuş. Bu ataerkil düzenin o kadar da dışına çıkmak mümkün değil ama biz sanıyorum babamla bu iktidar meselesini elimizden geldiğince yok etmeye ve sindirmeye çalıştık. Bunu da becerebildiğimizi zannediyorum.
- Annelerle kızlar arasında içten içe bir kıskançlık olduğu söylenir. Babayla oğul arasında da var mı bu? - M.A.: Olur ama bizim aramızda olmuyor. - M.A.A.: Kıskanmak değil o, gıpta etmek diye bir şey vardır. Benim de babamda gıpta ettiğim şeyler var, onun da bende vardır. - M.A.: Kendi adıma söyleyeyim, ben Memet Ali sayesinde hayatı iki kere yaşadım. Yeniden konservatuara girdim, yeniden mezun oldum, yeniden tiyatroda, filmlerde oynadım. Bu bir baba için inanılmaz bir mutluluk. İkincisi Memet Ali kendisini geliştiren bir çocuk olduğu için ben ondan çok şey öğreniyorum. - M.A.A.: Babam acayip çalışkan bir oyuncudur. Bir rol oynayacağı zaman canını dişine takar, bu gerçekten gıpta edilecek bir şey. Babamın gıpta edilecek bir tarafı da kavgacı olmasıdır. Çünkü kavga etmeyi becerebilmek başka bir erdem aslında. Bir gıpta edilecek tarafı da kendisine bakmasıdır. 'Şunu mu yesem bunu mu yesem,' diyenlere 'Kardeşim gidin Mustafa Alabora'ya sorun,' derim.
- Memet Ali Bey anneniz Betül Arım çok şen şakrak, enerjik biri. Siz yapı olarak daha çok annenize mi babanıza mı benzersiniz? - M.A.A.: İkisine de benzerim. Babamın da annemin de belli özelliklerini barındırıyorum ama babam da çok şen şakraktır. Aslında aile çok şen şakraktır, ailede kaçık olmayan yoktur yani. İki taraf için de geçerli bu. Ailede çok az sakin, somurtkan insan tanıyorum. Ailenin delilerine göre, yani Selahattin Pınar'a, babama, Altın Pınar'a, babaannem Hayat'a göre gayet normalim. Bu iyi bir şey değil ama öyleyim.
'ALLAH OĞLUMDAN RAZI OLSUN' - Anneniz de saydığınız akrabalarınızdan farklı değil sanırım... - M.A.A.: Oooo annem ayrı bir fenomen. - M.A.: Gittikçe deliriyor (gülüşmeler). - M.A.A.: Onu ayrı bir dosyada incelemek lazım aslında. Annem hayat kaynağı ya, bir topluluğun ana tanrıçası.
- Mustafa Bey sizin için 'Oğlu sayesinde yeniden şöhret oldu,' deniyor... - M.A.: Aaaa evet ben Memoli'nin babasıyım doğru. Allah razı olsun Memet Ali'den. - M.A.A.: Bir gün de babam benden meşhur olur o zaman da ben babam sayesinde tanınırım. - M.A.: Ben Memet Ali'nin bu kadar başarılı olmasından inanılmaz gurur duyuyorum ama şöyle bir aptallık var toplumda; bir babanın oğlu babasını geçtiği zaman babanın mutsuz olması bekleniyor. Memet Ali'nin biraz önce de anlattığı gibi bizim öyle bir sorunumuz yok. Hatta çok enteresan bir şey anlatayım; Memet Ali, bundan beş, altı yıl önce Yılan Hikayesi'nde Memoli olarak meşhur olduğunda arkadaşım Savaş Dinçel, Umur Bugay'ın yazdığı Bizimkiler dizisinde oynuyordu. Umur Bugay'ın ağabeyi Saim Bugay da önemli bir heykeltıraştır, biri geliyor Saim ağabeyi Umur Bugay'ın ağabeyi diye tanıştırıyor. O an yanlarında olan Savaş Dinçel de 'Ben de Memoli'nin babasının arkadaşıyım' diyor (gülüşmeler). Yani biz bunları aştık, bunlar bizi ilgilendirmiyor.
Eylem BİLGİÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|