Güne taşınır ibreti
Haber sözcüğü ile aynı familya içinde bulunan "muhbir", "ihbar", "muhaberat" iyi anlamları yanında, kimliklerini "iftira" gibi kötü kullanıma da açık tutarlar. "Jurnal" ise bu familyaya "batı" cephesinden katılır ve çoğunlukla pek hayra yorulmaz. Mesela, Salah Birsel, "Amerikalı Tolstoy" başlıklı denemesinde jurnalcılığı "halkın nefes alış, nefes verişlerini memleketin büyüklerine duyurma sanatı" olarak tanımlar. Haklıdır. Geçen yüzyılın başlarında İstanbul'un günlük hayatını yazılarına nakışlayan "Şehir Mektupçusu" Ahmet Rasim'in "Muharrir Bu Ya" başlıklı yapıtında kaleme aldığı bir jurnal hikayesi bu haklılığın bir kanıtı olarak okunabilir. Üstat, bir gece arkadaşlarıyla meyhanede içmektedir. Masasında bulunan bir arkadaşı, Sultan Abdülhamit'in hafiyelerinden biri tarafından, her ne hikmetse "Şapka giyiyor" diyerek jurnal edilir. Fakat olay aslında, kadeh arkadaşı Nuri Baba'nın muzipliğinden doğmuştur. Nuri Baba o akşam, meyhane duvarındaki askıda bulunan bir şapkayı, yine masada bulunan Nazım adındaki arkadaşlarının başına geçirir. Tam bu sırada da yan masada oturan bir hafiye, hemen jurnali yapıştırır. Zaptiyeler, jurnal üzre Nazım'ı karga tulumba karakola celp ederler. Ardından da üstat ile Nuri Baba, arkadaşlarını kurtarmak için, üstelik hiçbir akşam vazgeçmedikleri rakılarını kadehlerinde yarıda bırakarak karakolun yolunu tutarlar. Jurnali yapan meyhane müdavimlerinden "Kasap Mehmet" tir. Ve ne tesadüf o da karakolda hazır bulunmaktadır. Komiser, şapka giyenin Nazım olup olmadığını saptamak için bir kez daha sorar. Kasap Mehmet, kafası rakının sihriyle iyice dumanlandığı için olacak, ifadesine bir volta attırarak bu kez, şapka giyenlerin Ahmet Rasim ile Nuri Baba olduğunu beyan eder. Bunun üzerine komiser, Nazım'ı bırakır ve Ahmet Rasim ile Nuri Baba'nın yakasına yapışır. Nuri Baba, "Aman komiserim, buraya aracı olarak gelmiştik; yoksa bizi tutukluyor musunuz?" diye feryat figana başlasa da ne fayda... Komiserin yanıtı kesin ve ibret vericidir: "Elimden bir şey gelmez, çünkü jurnali veren Kasap Mehmet, Saray'ın hafiyesidir." Bu kıssadan günümüze hisse mi? Dünde yaşanan dünde kalır, güne taşınır ibreti...
*** Ülker Müzik Günleri kapsamında "Mozart'la Sonsuzluğa Yolculuk" konseri, yarın Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda...
"Okuyan Şehir Sakarya" etkinlikleri içinde yer alan ve 26 marta kadar sürecek olan "3700 Öğretmene Yönelik Okuma Alışkanlığı Kültürü Semineri", dün Adapazarı'nda başladı.
Pablo Neruda'nın hayatında gerçek olmayan bir olaydan sinemaya aktarılan "Postacı" filmindeki şiirler "Aşk" başlığıyla Gürkal Aylan tarafından Türkçeye kazandırıldı.
|