|
|
Rüzgâr gibi geçti
Her geçen yıl ihtişamıyla Oscar törenlerini aratmayan Cannes Film Festivali, bu yıl da galaları, partileri ve yıldızlarıyla muhteşemdi. Ünlü isimler şıklık ve güzellikte birbiriyle yarıştı.
Bir Cannes rüyası
Dünya sinema endüstrisinin nabzının attığı önemli festivallerden biri olan Cannes, yalnızca filmlerin alınıp satıldığı bir etkinlik olmaktan çıkalı çok oldu. Artık her boyutta endüstrinin yıldızı Oscar'la boy ölçüşüyor.
Malumunuz, Cannes, Fransız Riviyera'sında, 59 yıldır dünyanın en önemli sinema festivalini ağırlayan ve 10 günde 100 milyon euro kazanan bir kasaba. Dünya sinema endüstrisinin en etkili 30 kişisini bir araya getiren, binlerce filmin alınıp satıldığı, büyük paraların el değiştirdiği bir pazar. Amaaaa, bir de işin 'glamour' kısmı var. Her akşam kırmızı halıda poz veren 'mega hiper süper starlar', rol kapmak için plajlarda striptiz yapan starletler, metrelerce uzunlukta limuzinler, yatlar, inanılmaz partiler, eğlenceler, en büyük terzilerin diktiği tuvaletler ve milyonlarca dolarlık mücevherler... Ben de Cannes'ın en VIP kulisleri hakkında cansiperane bir şekilde yaptığım araştırma için 'büyük yerden torpillenmiş' bulunduğumdan, filmleri basın gösterimlerinde değil, gala gecelerinde seyretme, resmi yemeklere ve partilere katılma ayrıcalığını yaşadım. Kısacası, şu an elinizde, bir tür 'Cannes Festivali VIP Kullanma Kılavuzu' tutuyorsunuz.
10 BİN ŞİŞE ŞAMPANYA Festival zamanı Cannes'da metrekareye bir kaç yıldızın düştüğü bazı otellerin özel bir yeri vardır. En büyük yıldızlar, jüri üyeleri ve sektörün büyük patronları buralarda ağırlanır. En 'hiper süper' starlar ise bazen buradaki 400 metrekarelik panoramik süitlerden birisinde, bazen de göz önünde olmamak için dağ başında bir villada kalırlar. Festival zamanı kim olursanız olun, oda bulmanız imkansızdır. Örneğin bu yıl X-Men ile olay yaratan Halle Berry'ye bile kuaförüyle asistanı için yan süitlerde yer bulunamadığına şahit oldum. Bu otellerin lobilerine girmek bile, keskin gözlü güvenlik görevlilerin insafına kalmıştır ama bir de girdiniz mi, Brad Pitt'le kadeh tokuşturabilirsiniz. Otellerin bazı katları ise, tamamen starları galalara hazırlayan kuaförlere, modaevlerine ve mücevhercilere ayrılmıştır. Sadece Majestic Oteli'nde festival zamanı ortalama 10 bin şişe şampanya ile üç ton istakoz tüketildiğini de bildireyim de genel kültürünüz eksik kalmasın!
LİMUZİNİN BOYU ÖNEMLİ En büyük yapımcı ve dağıtımcılar burada milyon dolarlık projeler için el sıkışırlarken, sinema sektöründe olmayan milyarderlerin yatları da açıkta demirlemiştir. Onlar yıldızları yatlarında ya da villalarında ağırlayabilmek için, her türlü rüşveti yedirmeye razıdırlar, ama ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, kimi zaman kırmızı halıya bir davetiye bile bulamadan memleketlerine dönmek zorunda kalırlar. Yıldızların, röportajlardan ve toplantılardan arta kalan zamanlarda, yüksek güvenlik duvarlarının ardındaki plajlarda güneşlendikleri de olur. Akşamüstü ise otellerine dönüp, kendilerini önce masörlerin, sonra da ellerinde bir kaç farklı kıyafet önerisiyle bekleyen stil danışmanlarının eline bırakırlar. Malumunuz, star son anda fikir değiştirebilir. Bir devlet işi ciddiyetiyle tartışılan saç, baş, makyaj seçiminin ardından, festivalin resmi mücevher sponsoru Chopard'ın güvenlik ekibi, metal bir kasa içinde milyon dolarlık gerdanlığını odasına getirir. Artık limuzine binip, Festival Sarayı'na gitmeye hazırdır. Her ne kadar otelle sinema salonu arası 100 metre olsa da, salonun önünde limuzinden inmek 59 yıllık bir gelenektir ve asla bozulmaması gereken bir 'raconu' vardır. Uzunluğu taşıdığı şahsiyetin önemine göre değişen limuzinler, salonun önünde durup, yolcularını indirirler. O gece filmi gösterilen yıldız ise en son gelen kişidir. 15 metrelik beyaz limuzinden inip, salona arkasını dönüp hayranlarını selamlar, hatta paranoyak değilse korumaların dikkatli bakışları altında bir kaç imza bile dağıtır. Ardından da tam fotoğrafçı ordusunun önünde durup 'photo call', bir başka deyişle poz verme seansına katılır ve bunun süresi ehemmiyetine göre değişir. Mesela Sharon Stone, genellikle 28 basamağı yarım saatte ancak çıkar. Ardından da, o akşamki yarışma filmini seyretmek üzere 2 bin 400 kişilik salona girer ve en az 20 kişiye, çeşitli lisanlarda Los Angeles'ta randevu verir. Salonda meşhur olmayanlar meşhurları süzerken film başlar, ışıklar yandığında ise film beğenilmese bile alkışlar duyulur.
VIP PARTİLER Her akşamki gösterimden sonra, o filmin sahipleri bir parti verir ve festivalin kremasını ağırlar. Dolayısıyla da film çıkışında, tekrar otele gidip o geceki filmin partisine katılmak üzere, sekizinci kere üst değiştirilir çünkü bu partilere gece elbisesiyle gitmek imkansızdır. Resmi davetler ve protokol yemekleri dışındaki tüm partilerde 'dress code', yani 'giyim tarzı' rahat görünmek üzerine kuruludur. Fakat tabii ki tüm gece aynı partide geçirilmez. Gece yarısından sonra cep telefonlarına mesajlar yağmaya başlar: "Naomi'nin partisi çok sıkıcı, Pedro'nunki nasıl?".. Bu davetler dağ başındaki muhteşem villalarda, şatoların avlularında ya da Jackie O. gibi efsanevi yatlarda düzenlenir. Cannes'ın plajları ve barları da on gün için büyük paralar harcanarak yeniden dekore edilmiş, starları paparazzilerden korumak için etraflarına bitkilerden duvarlar örülmüştür. Bu davetlerin bazılarında VIP bölümü bile yoktur çünkü oraya girmeyi başarmış herkes zaten VIP'dir. Bu yılki filmler hakkındaki yorumları ise, Atilla Bey'in (Dorsay) tecrübeli kaleminden okuduğunuzdan eminim.
|