Gazeteci...
Alooo, gazete mi? Evet. Bir gazeteciyi rica edeyim. Ayrılmayın, bağlıyorum...
Alooo? Buyrun... Gazeteci misiniz? Evet. Beyefendi iyi günler, ben Genelkurmay Başkanlığı'ndan arıyorum. Evet. Benim elimde çok gizli belgeler var, size vermek istiyorum. Hay hay... Neyle ilgili? Silahlı Kuvvetler içinde Başbakan'a suikast düzenlemek için çete kurdular da, onun belgeleri. Çok güzel... Faks mı geçeceksiniz? Hayır... Siz Genelkurmay'ın önüne gelin, elden vereyim. Gelince, kime geldim diyeyim? Yok, yok... Sakın içeri girmeyin. Ben dışarıdayım... Siz bana cep numaranızı verin, ben sizi ankesörlü telefondan ararım. Peki.
Zırrrr... Alooo? Geldiniz mi? Geldim. Üzerinizde ne var? Şu renk ceket. Hah, gördüm.
Merhaba. Merhaba. Sivilsiniz bugün galiba. Evet, bugün izinliyim... Onun için sivil giyindim. Ne güzel valla... Biz çalışıyoruz. Kolay gelsin... Bakın şimdi, şu kroki... Şu, çete elemanı subay ve astsubayların listesi... Şunlar, silahların dökümü... Şunlar, bombalar... Şu da yeminleri. Vay vay vay... Teşekkür ederim. Rica ederim. Yolda düşürmeyin ama... Yok artık! Salak değiliz herhalde.
Güzel haberi olan var mı beyler? Abi bende şahane haber var. Nedir? Silahlı Kuvvetler içinde Başbakan'a suikast düzenlemek için çete kurmuşlar, bak bunlar da belgeleri. Vay vay vay... Nerden buldun? Genelkurmay'dan verdiler. E manşet yapalım o zaman.
Hadise bire bir böyle. Bir kelime abartı yok. Eskiden biz, mesleğe yeni başlayan arkadaşlara, "cemre suya düşmüş, git fotoğrafını çek" falan derdik. Meğer o çocuklar büyümüş, gazete yönetiyor artık demek ki...
|