Alternatifsizlik ve solun hali
Türkiye siyaseti son dönemin en kısır yıllarını yaşıyor. AK Parti dışında, güçlü bir siyasi hareket ortaya çıkmıyor. Bu da, iktidara alternatifsiz bir görüntü vererek kimi odakları telaşa kaptırıyor. Bu telaşın sonuçlarını da farklı yollarla görüyoruz. Ekonomideki gidişat elbette bu tabloyu değiştirebilir. Ancak, Öcalan'ın yakalanması gibi büyük bir sürpriz gelişme olmazsa, ekonomideki olası bir olumsuz gelişmenin sadece AK Parti oylarını azaltacağını, bu ortamda çok güçlü bir alternatif yaratamayacağını söyleyebiliriz. Hem merkez sağda, hem de solda birden fazla partinin bulunması böyle bir gelişmenin önemli bir etkeni ama bu tek başına mevcut durumu açıklamaya yeterli değil bence. Sorun, ideleojik kafa karışıklığı ve disiplinli yapıların ortaya çıkarılamaması. Bu, sol için daha geçerli bir değerlendirme. CHP lideri Baykal'ın merkez sağdan isimlere kapıları açabileceklerini söylemesi, bu kafa karışıklığının en açık göstergesi. CHP elbette solun uç yelpazesinde yer alan bir parti değil. Ama kendisini sol olarak tanımlayan bir partinin, özgürlük, adalet, laiklik gibi konularda, kendisini merkezin sağında gören parti ve bireylerden farklı yaklaşım ve değerleri olması gerekir. CHP'nin merkez sağ ve solu tek çatı altında topladığı dönemler olmuştur tabii ki ama bu dönem çok geride kalmış olan tek parti dönemidir. Fethi Okyar'ın tepeden kumandalı Serbest Fırka deneyiminin ardından Bayar-Menderes girişimi bu döneme noktayı koymuştur. Bugün solun ihtiyacı merkez soldan aday veya fikir almak değil, özgün özgürlükçü fikirlerle ortaya çıkmak, gelir dağılımı, Avrupa Birliği, hukukun üstünlüğü gibi konularda sağlam bir duruş ortaya koymaktır. CHP'nin sorunu yeterince sağ olamamak değil, yeterince sol olamamaktır. CHP'nin duruşu önemlidir çünkü beğenelim veya beğenmeyelim Türkiye'deki sol mücadelenin önemli bir tarihi kurumudur. Bu nedenle, sivil siyasete alternatifsizliğin doruk noktaya çıktığı bir noktada, CHP'ye düşen solun farklı renklerini çatısı altında birleştirip güçlü bir merkez oluşturabilmektir. Türkiye, çalışanların örgütlenme hakkının fiilen elinden alındığı, sağlık hizmeti haklarının kısıtlandığı, kitlelerin eğitim koşullarının hızla gerilediği, çocukların okul yerine sokaklara yönlendirildiği bir ülkeye dönüşmektedir. Sosyal demokrat bir hareketin bu temel sorunlara farklı çözümler bulup ortaya koyma yeteneğinde olması gerekir. Ancak CHP topluma böyle bir güven ve vizyon vermemektedir. Baykal'ın arayışına girdiği merkez sağdaki isimlerin de böyle bir bakış açısı getirmesi mümkün değildir. CHP'nin öncelikle yapması gereken Avrupa Birliği'ne karşı net bir tutum alması, ardından ülkenin demokrat tüm güçlerini kendi çatısı altında bir ittifak oluşturacak biçimde bir siyaset rotası çizmek olmalıdır. Türkiye'nin yeterince sağcısı ve sağ partisi var. Merkez sağ isimler gidip siyasi geleceklerini bu partilerde arayabilir. CHP düşen ülkenin demokrat, sosyal demokrat ve hatta sosyalist güçlerine siyaset yapabileckleri bir zemin yaratmak olmalıdır. Böyle bir parti, Kürt sorunundan gelir dağılımına, türbandan vicdan özgürlüğüne kadar bir çok konuda sağ partilerden daha sağlıklı bir duruş sergileyebilir. Sadece bununla kalmaz, meşru zemin dışındaki alternatif arayışlarına da set çeker.
|