| |
|
|
Bülent Bey
Bülent Ecevit, her nedense çok sevdiğim politikacılardan biridir. Bütün eksiklerine rağmen "katıksız" doğruluğu, siyasette görmeye alışmadığımız "nezaketi" ile benim için hep ayrı bir yeri olmuştur. Geçen hafta perşembe akşamı gece yarısına doğru Aslı Aydıntaşbaş arayıp, "Bülent Ecevit'e felç gelmiş. GATA'ya kaldırdılar" deyince kendimi çok kötü hissettim. Bir anda aklıma Bülent Bey'i ilk gördüğüm an geldi. 1970'lerin ortasında İstiklal Caddesi'nden Taksim'e çıkan bir miting otobüsünün önünde onu bekleyenlere samimi bir şekilde el sallayan mavi gömlekli, karayağız bir adam. Türk siyasetinin o günlerdeki Karaoğlan'ıydı ve "Babama ne kadar benziyor" diye düşünmüştüm o an. Aslı'ya sordum, "beyin kanaması mı geçirmiş." "Galiba" dedi. Bir an içim sıkıldı. Yaklaşık 2 ay öncesine döndüm. İki ay önce, sabaha karşı benzer bir telefon almıştım. Anneannem, gece yarısı beyin kanaması geçirmiş ve hastahaneye kaldırılmıştı. Hemen ardından doktoruyla konuştum. "Ne yapalım" diye sordu. "Siz doktorsunuz ben size sorayım" dedim. İki seçenek vardı. Ya hemen ameliyat edilecekti, ya da edilmeyecekti. "Ameliyat edilmezse ne olur, edilirse ne olur?" diye sordum. Ameliyat edilmezse, bir kaç saat veya bir kaç gün içinde bizlere veda edecekti. Ameliyat edilirse düşük de olsa bir yaşama şansı vardı. Tabii ki, "ameliyat" dedim. Ameliyat edildi. Ameliyat çok başarılıydı. Yoğun bakımda "uykuya yatırıldı". Doktoruna bir kez daha sordum. "Şimdi ne olacak" diye. "Bir kaç gün uyutacağız. Toparlansın diye. Sonra kendi haline bırakacağız. Vücut dayanırsa beyin toparlar. Ama bu yaşta fazla umutlu olmamak lazım" dedi. Anneannem bir daha hiç uyanmadı. Kırk gün boyunca melekler gibi uyudu. Sonra da melek oldu. Bülent Ecevit anneannemden 10 yaş daha genç. Umarım o dayanır...
|