|
|
Önce insanım işte kimse kusura bakmasın
Güneş gözlüklerimi takıyorum. Sanki o kocaman gözlüklerin arkasında kaybolup gitmek ister gibi. Zaten bir bende bir de sivil korumalarda gözlük var
BİR Türk'ün Nevruz'la imtihanı. Budur işte. Benim durumum budur. Daha önce Doğu'da Nevruz kutlamalarına katılmışlığım yoktu. En azından geçen çarşambaya kadar. Arabada hızla giderken sınırı koruyan askerlerde bakıyordum. Suriye burnumuzun dibi. Elimizi uzatsak tutacağız. Ama öyle kolay değil. Etraf mayın dolu. Hani geçenlerde "Mayınlar temizlenecek" diye okuduk ya İşte o mayınlar bu mayınlar. Mazıdağ- Derik arasında yol alırken, arabayı kullanan anlatmaya başlıyor. "Eskiden" diyor. "Buralardan geçmek yürek isterdi. PKK mutlaka yolunuzu keser, asker, polis, sivil, çoluk çocuk demeden önünü geleni keserdi. İnsanları gözlerine naylon damlatarak öldürürlerdi." Ürperiyorum. Etraf alabildiğine yeşil, güzel. Kayalıklar görkemli. Ya şimdi, güvenli değil mi? Güvenliyse niye bu kadar hızlı gidiyoruz? Aslında güvenliymiş. Ama yöre halkı yaşananları unutmamış. Nasıl unutsun ki? Sürücü "Tamamen psikolojik aslında" diye konuşmaya devam ediyor. "Tedirgin oluyorum. Basıyorum gaza, bir an önce bu bölgeden geçmek istiyorum. Hem ne olur ne olmaz bugün onların bayramı." Bugün 21 Mart. Nevruz Bayramı. Kimilerine göre baharın müjdecisi. Mardin'in Nusaybin İlçesi'ni bayram için hazır. Kaymak a m l ı ğ ı n önünde panzerler, her tarafta askerler, resmi görevliler. N u s a y - binliler akın akın kutlama alanına doğru yürüyorlar. Kadınlar rengarenk giyinmiş. Kiminde yöresel kıyafetler kiminde malum renkler. Kimi çocuğunu kapıp gelmiş, kimi annesini.. Kadınlar. Ah o kadınlar. Nusaybin'deki organizasyon onlara ait. Alana varınca gözüm Apo bayraklarına takılıyor. Gülümseyen bir Apo. Bizim terörist başı Apo. İrkiliyorum. "Ya" diyorum kendi kendime; "Bahar bayramı, öyle mi?" İyi de ne yazacağım ben? Öcalan ile özgürleşeceğiz ya da Öcalan için öleceğiz pankartlarını mı? Adamın cezaevinden gönderdiği mesaj okununca herkesin ayağa kalkıp esas duruşa geçmesini miİtalyan sivil toplum örg ü t l e r i n i n "Kürdistan'a hoş geldiniz" anonsuyla selamlanmasını mı? Burası Nusaybin değil mi yoksa, Mardin? Yoksa radikal konuşmaları mı yazsaydım. Ne diyordu ateşli Kürt genci... "Tayyip Erdoğan çıktı, 'Kürt sorunu bizim sorunumuzdur' dedi, Büyük nefes aldık. Ama sonra baktık ki durum öyle değilmiş. Hamas için yapılanların onda biri bizim için yapılsa bu iş çözülür" Oturduğum yerde büzülüyorum. Önce insanım işte kimse kusura bakmasın. Türk'ün Nevruzla imtihanı bu. Bulunduğum yerde olmaktan son derece mutsuzum. Bir gece önce Batman'da şehit edilen askerleri düşünüyorum durmadan. Pusuya düşürüldükleri yer şehrin ortası. Şaka değil. Üstelik teröristler yaya kaçmışlar. Güvenlik kamerasına rağmen. Batman'da otel görevlisinin dediklerini hatırlıyorum birden. "Eskiden buralılar asker, polis şehit olunca pek üzülmezdi. İnan abla bu sefer şehitler için Fatiha bile okuduk. O kadar üzüldük yani. Yeter bu çatışma. Huzur istiyoruz biz." Güneş gözlüklerimi takıyorum. Sanki o kocaman gözlüklerin arkasında kaybolup gitmek ister gibi. Zaten bir ben de bir de sivil korumalarda gözlük var. Tamam buldum ne yazacağımı. "Nevruz tüm coşkusuyla devam ediyor." Bakın 22 Mart gazetelerine, bütün yazarların benzer cümleler kullandığını fark edeceksiniz. Niye peki? Aptal mıyız biz? Görmüyor muyuz olup biteni. "Nevruz falan bahane, bal gibi Apo propagandası yapılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde hapisteki bir terörist için böyle bir kutlamaya izin verildiğini gördünüz mü?" diyemez miyiz yani... O zaman yazık olmaz mı? O zaman güvenlik sağlasın, aman patırtı çıkmasın kimsenin burnu kanamasın diye canla başla uğraşan askere, polise ayıp olmaz mı? "Bir siz eksiktiniz provokasyon yapmayan" demezler mi? İyi de biz gazeteci değil miyiz? Her fırsatta objektif habercilik dersleri vermez miyiz? Aklım öylesine karışık ki... Bunalıyor, sıkılıyorum. Nusaybin'deki Nevruz devam ediyor. Kadınlar, ah o kadınlar. Rengarenk kıyafetler içindeki birbirinden güzel Kürt kadınları. Zılgıt çekiyor, slogan atıyorlar. Yavaş yavaş ayrılırken bir iki tanesiyle sohbet ediyorum. Birbirlerini dürtüp "TC'den gelmiş" diye gülüşüyorlar. TC. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nden gelmiş diyorlar. Peki ben neredeyim?
|