|
|
Öldür gitsin...
Anne son bir kez yavrusunu burnuyla itiyor. Yavru şöyle bir toparlanıp çelimsiz bacaklarına yükleniyor. Anne 20 metre uzağa gidip son bir kez daha kişniyor ve çekip gidiyor, yavrusunu akbabalara bırakarak
Kimseden ses yok. Hem de bir haftadır yok. Üstlenen yok. Kimse hesabını da sormuyor. "Bu ülkede insanlar ölüyor kızım" diyenlendenseniz hiç okumayın yazımı. Okumayın çünkü önemli olan hangi canlının dünya yüzünden silindiği değil. Önemli olan kimin buna hakkı olduğu Kim Allah'ın yarattığı bir cana son verme hakkını kendinde bulabilir? Hem de böylesine büyük bir umarsızlıkla Suç değil midir yani bir köpeği öldürmek? Hayvanlara böyle davrananın akıl sağlığı yerinde midir?
***
Ankara Mamak'taki köpek ölülerinden bahsediyorum. Yüzlerce. Kimi dövülmüş berelenmiş. Kiminin arka ayakları bağlı. Yavru köpekler naylon poşetlere konmuş. Şaka değil. Boğularak ölmüşler. Var mı böyle bir vahşet? Daha ne detaylar var yazamıyorum inanın. "İnsan değil bunu yapan" diyeceğiniz cinsten. Yüzlerce ölü köpeğin fotoğrafı, gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyor. Herkes birbirini suçluyor. Hayvan dernekleri belediyeleri, belediyeler kendi çalışanlarını Ben ise düşünüyorum. Bir arkadaşımın 7 yaşındaki kızı görüntüleri televizyonda ağlayarak izlemiş. "Tabii her şeyi gösterirseniz olacağı budur" dediniz belki de. Kısmen doğru. Ama bir de göstermesek... Ortalık beş katı kan gölüne dönecek.
***
Köpeklerin durumuna gelince... Kimse ilgilenmiyor ama sokaklarda dolaşan köpek çeteleri ciddi bir tehlike. Benim gibi bir hayvan delisi bunu söylüyorsa, orada biraz durun. Durun çünkü, özellikle gece yarısı böyle bir çeteyle karşılaşmayı istemeyeceğinize bahse girerim. Öte yandan köpek barınakları kapanıyor. İyi mi kötü mü daha karar veremedim. Peki bu ortalıkta gezinen bu sokak köpeklerinin durumu ne olacak? Yani belediyeler Mamak örneğini yurt geneline yaymayı mı düşünüyorlar? Çözüm? Bulamadım. Öldür gitsin. O zaman sokak çocukları da var çözümsüz, bir sonraki adım bu mudur yani? Yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Kedi, köpek, kuş... Fark etmez. Hayvan sevmeyenlerden biraz çekinirim ben. Şöyle kaşım kalkıverir "Acaba ne derdi var?" diye. Ya küçükken korkutmuşlardır ya da ailesi korktuğu için hayvanlardan uzak durmuştur. Sonuncu şık mı? "Bütün bunların hiçbiri değil, ben hayvanlardan nefret ediyorum" diyorsa, inanın o kişi insanlardan da nefret ediyordur. İki artı iki dört yani. Yeryüzündeki tüm canlıların bir mucize olduğuna inanırım. Öylesine bir mucize ki hem de... Vahşi atların hayatını anlatan bir belgesel izlemiştim. Anne küçük kısrağı doğurduktan sonra iki gün bekliyor. Tam iki gün. Yalıyor, burnuyla itiyor, poposuyla dürtüyor. "Hadi" diyor "Ayağa kalk. Kalk artık, geç kaldın." Yavru şöyle bir toparlanıp çelimsiz bacaklarına yükleniyor. Iııııı, ııııh nafile. Bir türlü ayağa kalkamıyor. İkinci günün sonunda anne ve sürünün diğer atları yola çıkmaya hazırlanıyorlar. Anne son bir kez yavrusunu burnuyla itiyor. Yavru zor bela ayağa kalkmaya çalışıyor, anneye yetişmek için kıvranıyor. Anne 20 metre uzağa gidip duruyor. Sonra yelesini savururak dönüp yavrusuna bakıyor. Son bir kez daha kişniyor ve çekip gidiyor. Yavrusunu akbabalara bırakıyor. Ayağa kalkamayacak kadar güçsüz vahşi atın ömrünün zaten az olduğunu düşünüyor. Güçsüzsen doğada yerin yok. Peki ama sonra ne oluyor? "Önce belgeselci sonra insanım" demeyen belgeselci ve minik atın ayağa kalkmasına yardım ediyor. Ayakları üzerinde durabilen at annesinin peşinden son sürat koşmaya başlıyor.
***
Köpek katliamı fotoğraflarına bakarken anne atla miniğini hatırladım birden. Ürperdim. Böylesine basit mi bir cana son vermek Bırakın öldürmeyi, öldürülmesine yardım etmek bile Üstelik Hayat mucizelerle doluyken.
|