|
|
Güneyde bir arazi bulsak taş bir ev yapsak
Önce televizyonda seyredecek bir şey bulamıyorsunuz. Ardından mecburen sohbet ettiğiniz insanlardan hiçbir şey almadığınızı hissediyorsunuz. Sahte gülümsemeler yerini dalgın bakışlara bırakıyor. Gözünüz hep uzaklarda
Hadi itiraf edin. Hepinizin aklının köşesinde bir gün büyük şehirden uzaklaşmak vardır. Acaba bir tatil yöresine mi yerleşsem? Bırakıp her şeyi gitsem... Bazen yorulduğunuzu hissettiğiniz olmuyor mu? İşten, güçten. Mecburi sorumluluklardan. Hiç kimseye "Hayır" diyememekten. Her şey batmaya başlıyor. Önce televizyonda seyredecek bir şey bulamıyorsunuz. Ardından mecburen sohbet ettiğiniz insanlardan hiçbir şey almadığınızı hissediyorsunuz. Sahte gülümsemeler yerini dalgın bakışlara bırakıyor. Gözünüz hep uzaklarda. Güney'de küçük bir arazi alsam, taş bir ev yapsam. Şu İstanbul'un keşmekeşinden kurtulup bir nefes alsam.
*** Böyle bir ruh halindeyken olunması en tehlikeli yerdeyim. Bodrum'da. Daha sezon açılmamış. İyi ki de açılmamış. Nefret ettiğim o kalabalık daha yok. Hava biraz ısırıyor. Güneş bulutların arkasından kendini gösterdiğinde yüzümüz gülüyor. Üzerimizde kıyafetlerimizle şezlonglarda gevriyoruz. Denizin rengi âşık olunası. Yeni insanlarla tanışıyoruz. Geceleri dev şömine karşısındayız. Elimizde kadehler. Sohbet harika. Oradan buradan. Söz dönüp dolaşıp siyasete geliyor yine. Yüzümü buruşturuyorum. Hani işten uzak kalacaktık. Ama sonra ben de kaptırıyorum kendimi. Masa başında ülkeyi kurtarıyoruz iki-üç saatte. Konu dönüp dolaşıp aynı yere geliyor. Bir arazi bulsak, ormanın içinde, 10-15 ev yaptırsak, fazla değil. Daha çok zaman geçirsek buralarda. Ömür uzar vallahi. "Sen öyle san," diyor yanımdaki gülümseyerek. "Yapamazsın. Biz yapamayız." (Neden mi? Cevabı diğer yazıda.)
|