Bu tuzağa düşmeyelim!
Danıştay 2. Dairesi'ne karşı gerçekleştirilen menfur silahlı saldırı sonrası ülkemizde, siyasi ve fikri zemin daha da kırılgan hale geldi. Bu saldırının tartışmalı türban kararını veren daireye yapılmış olmasının sonuçlarını tartışmadan önce bazı tespitler yapalım: 1) Ülkemizde laik Cumhuriyet kurumlarını ve değerlerini içine sindirmeyen, bu kurum ve değerlerin yerine dine dayalı kurum ve değerleri ikame etmek isteyen grupların varlığı tartışmasızdır. 2) Bu grupların zaman zaman örgütlü ve kitlesel, zaman zaman bireysel nitelikte olmak üzere rejim ve hukuk düzenine karşı silahlı, silahsız eylem ve girişimleri olmaktadır. 3) Cumhuriyetin ve onun kurumlarının kendisini bu eylem ve girişimlere karşı korumak ve güçlendirme hakkı ve görevi mevcuttur. 4) Ancak bu koruma hakkı ve görevi, çağdaş hukuk düzeni ve demokratik kurallar çerçevesinde yürütülmelidir. 5) Diğer taraftan, ülkemizde demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri sorunu da mevcuttur. Cumhuriyete karşı girişimleri gerekçe veya bahane olarak gösterip, demokrasiyi ve hukuk düzenini ortadan kaldırmayı amaçlayan grupların varlığı da bir gerçektir. 6) Cumhuriyete karşı girişimlerin mevcudiyeti, ülkemizde haklar ve özgürlükler sorununun gözardı edilmesini gerektirmez, çünkü demokrasisiz ve hukuksuz bir cumhuriyetin çağdaş bir dünyada yeri ve anlamı yoktur. Bu alçakça saldırı sonrasında, haklar ve özgürlükleri savunan kişilerin işleri daha da zorlaşmıştır. Tıpkı geçmişte toplumsal adaletsizliğe karşı çıkan insanların sol görünümlü teröristler bahanesiyle susturulması, Kürt kimliğine yönelik adaletsizliğe karşı çıkanların terör örgütü PKK bahanesiyle sindirilmesi gibi artık başörtüsü konusunda bireysel özgürlük talebini savunanlar, AB doğrultusunda haklar ve özgürlüklerin genişlemesini savunanlar da, Danıştay saldırısı gerekçesiyle susturulmak istenecektir. Bu tuzağa düşmeyelim: Türkiye'de bağımsızlık, demokrasi, eşitlik ve sosyalizm taleplerini yükseltenlerin hepsi nasıl Kızıl Kmerci, Polpot'çu ya da Stalinci değil idiyse; Ülkemizde "Kürtler bir etnik grup olarak mevcuttur ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın haklı ve çözülmesi gereken kültür ve kimlik sorunları mevcuttur" diyenlerin hepsi nasıl PKK'lı ya da bölücü ayrılıkçı değil ise, başörtüsü takmak ya da takmamak bireysel ve toplumsal yaşamda bir özgürlük sorunudur diyenlerin hepsi de irticacı, Hizbullahçı ya da radikal islamcı değildirler. Unutmayalım: Sorunumuz özgürlükten kaynaklanmıyor; Karşı karşıya kaldığımız sorunlar: Özgürlüğün, demokrasinin ve cumhuriyetin birbirine karşıt ve düşman kavramlar olarak görülmesi ya da gösterilmesinden kaynaklanıyor. Tekrarda fayda var: Bu tuzağa düşmeyelim !..
|