|
|
Tarkan prematüre fare doğurmuş Sarı Laleler MFÖ'yü kurtaramamış
Türk pop tarihine ilişkin en kapsamlı arşivin sahibi olan müzik eleştirmeni Naim Dilmener'in yeni kitabı 'Eleştirmenin Günlüğü' çıktı. "Zannediyorum ki müziğe takıntılı 5-10 insan varsa, bu günlükten çok büyük destek alacak" diyor.
Naim Dilmener'i tanıyanlar bilir; hoşgörülü, samimi, doğal, kimseyi kırmak istemeyen ama doğruluğuna inandığı sözün de arkasında duran bir adamdır... Hani derler ya; 'kaliteli' insan... Dilmener kişiliğinin yanı sıra müzik eleştirmeni kimliğiyle de farklı değildir... Kalemiyle, söylemiyle, müziğe olan tutkusuyla bu nitelemeye en çok uyan adam gibi bir adam... Onun eleştirilerinden nasibini alanlar belki kırgın, belki de kızgındır kendisine ama Dilmener hiçbir zaman kırmak, gücendirmek, yaralamak ya da illa karalamak için eleştiri yapmaz! Öyle ki; yanlış bir değerlendirmede bulunduğunu düşünürse, bunu itiraf etmekten kaçınmaz! Yani kendisini de eleştirmekten utanmaz! Bunun en önemli kanıtı da dün piyasaya çıkan kitabı... Everest Yayınları tarafından yayımlanan 'Eleştirmenin Günlüğü'nde Dilmener, beş yıldır tuttuğu günlüğü paylaşacak okurla... İşte bu vesileyle, ayda bir kere eskilerden başlayıp günümüze uzanan şarkıları çaldığı Babylon gecelerinden birinde, üç yıl sonra yeniden bir araya geldik kendisiyle... Türk Pop Müziği üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplardan 'Hafif Türk Pop Tarihi/Bir Varmış Bir Yokmuş'u kaleme alan Dilmener'e sormadan da edemedik; "Kim var şu aralar beğenmediğiniz?" diye... Ama önce...
BU KİTAP BENİM GÜNLÜĞÜM * 'Eleştirmenin Günlüğü' beş yıldır yazdığınız günlük yazılardan oluşuyor, bunlar yayımlanmamış yazılar mı? Gazete yazılarının hiçbiri yok içinde. Ben gazete yazılarını kitap yapmayı kabul etmiyorum.
* Niçin? Çünkü onlar gazete yazısı! Ben hiçbir gazete ya da dergi yazımın kitap olmasını istemiyorum. Benim kitabım var, 'Türk Pop Tarihi'. Koca bir hikaye; başı var, sonu var. 'Eleştirmenin Günlüğü' de öyle... 'Eleştirmenin Günlüğü' bir günlüktür; gün be gün yazdıklarımdır.
* Ama sizin 'günlük' yazılarınız yayımlanmıyor mu? Evet ama ben onları yayımlansın diye tutmadım. İyi kötü 'eleştirmen' olarak duyulduktan sonra herkes bana bir sürü şey boca etmeye başladı; albüm, kitap, VCD, ıvır, zıvır. Onlarla ilgili fikrimi de belirtmek istedim. Ve günlük yazıp, 3-5 yılı doldurduğumda da kitap olarak yayımlayayım dedim. 2001 yılının ocak ayında da başladım tutmaya. Günlük yazdığımı duyan Allah rahmet eylesin Berran Tözer, Picus dergisinin başına geldiğinde, "Naim günlüğünü istiyorum" dedi. "O kitap" dedim. "Sen koca koca şeyler yazıyorsundur, biz onun özetini ya da kısaltmasını istiyoruz, çoğu yayımlanmamış olacak" dedi. Hakikaten de öyle oldu. Gönderdiğimin beşte biri yayımlanıyordu. Kaldı ki; 2001, 2002, 2003'e dair yazdıklarımın hiçbiri yayımlanmadı. Yani gazete yazısı değil bunlar, bir eleştirmenin yüzde 99 müzik ağırlıklı bir günlüğü... Bazen dayanamıyorum okuduğum kitapla ilgili, gördüğüm filmle ilgili yazıyorum. Mesela kitapta Starbucks hakkında fikrim de var, Adidas, Puma ayakkabı hakkında da... Günlüğüm sonuçta bu...
* Yani eleştirel gözle baktığınız her şey bu kitapta olacak? Kabataslak şöyle diyebiliriz, popüler kültürün içinden geçtiğimiz her ana ilişkin bir şeyler var.
* Popüler bir müzik eleştirmenisiniz ama popüler kültüre karşı savaş veriyorsunuz... Memleketin haline bakın... Sonuçta sıkı bir koleksiyoncuydum, iyi bir arşivciydim, pop tarihi üstüne yazılar falan yazdım, hiçbir zaman böyle bir iddiam olmadı. Aklıma dahi gelmedi işin başında popüler bir eleştirmen olup genel kabul göreceğim. Sonuçta buraya geldi bu iş ama nasıl oldu inanın bilmiyorum.
İKİ ELEŞTİRİMİ SEVMEDİM * Bunu günlüğünüzde tuttunuz mu? İnanın kendisini eleştirmeyi seven biriyim ve ancak kendimi eleştirerek ayakta kalabileceğime inananlardanım.
* Kendinize yönelttiğiniz en ağır eleştiriniz ne? Çok çalakalem yazdığım... Bazen editör arıyor ya da internet sitesinden arıyorlar hemen bir şey yazmamı istiyorlar. O zaman çok çalakalem yazıyorsunuz.
* En çok kimi eleştirdiğiniz için üzüldünüz? Keşke onun hakkında böyle yazmasaydım dediğiniz biri oldu mu? Kimse hakkında üzülmedim. Fakat Hande Yener'in 'Sen Yoluna Ben Yoluma', bir de Nalan'ın 'Cayır Cayır' albümü hakkında çok ağır iki yazı yazdım; "Bu kadar naylon şarkılar, naylon düzenlemeler" falan dedim. Sonra Babylon gecelerinde ikisinden çaldığım şarkılarla çok eğlendik. Sonra o iki albüme haksızlık ettiğimi düşündüm. Bu kızlar da popçu kızlar, 'Biz dünyayı değiştireceğiz, çağ atlatacağız' diye şarkı yapmıyorlar. Popun en büyük amacı eğlendirmektir, sizi eğlendiriyorlar. O zaman onlara o kadar ağır yazmış olmaktan biraz pişmanlık duydum.
DAHA AZ OLUMSUZUM * Keşke daha fazla eleştirseydim, daha fazla üstüne gitseydim dediğiniz kişiler var mı? Yok. Şundan yok olabilir; samimi söylüyorum bir albümü asgari 10 kere dinlemeden, bangır bangır kafama bütün altyapının her sesini, vokalini, her noktasını kafama çaktırmadan yazmıyorum.
* Eleştirmekten haz aldığınız oldu mu? Geçen sene mart ayında bir beyin kanaması geçirdim, sonra bir şey oldu bana. Doktorlar da söyledi, tuhaf bir durum varmış; beyin kanamasından sonra insanlar iki çeşit psikolojiyle ayılırlarmış: Ya eskisinden daha lanet ve daha sinirli ya da süt liman bir şekilde... Ben ikincisinde uyandım. O hastalıktan sonra yine beğenmediğim albümler oluyor ama ben yazmayı pek tercih etmiyorum...
* Kitabınızın mesajı olacak mı? Yok. Kitap tamamen kendimi eğlendireyim diye yazdıklarımdır. İnternette; 'bu adamın günlüğünden bize ne!' diyorlar. Çok haklılar. Ama 24 saat müzikle yatıp müzikle kalkan, sadece bir dinleyici olarak değil, müziğin tasarımından posterine, dergisine, filmine kadar her şeyle ilgilenen biri olarak zannediyorum ki; müziğe hiç olmazsa takıntılı 5-10 insan varsa, bu günlükten çok büyük destek alacaklar.
BELGİN ÇOBAN GÜNAYDIN
|