Hoş geldin bebek
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile eşi İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ'ın bir erkek çocukları oldu. Hem de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlandığı 23 Nisan'da. Bebeğe Kürtçe'de "Bilginin dostu" anlamına gelen "Mirzanyar" adını verdiler. Tanrı analı-babalı büyütsün. Baydemir-Yalçındağ çiftine de vatana millete hayırlı evlat yetiştirmelerini nasip etsin. Çift 2005 Temmuz'unda evlendi. Başbakan Erdoğan'ın kutlama telgrafı gönderdiği nikahta Baydemir'in tanıklığını DEHAP lideri Tuncer Bakırhan ile Leyla Zana yaptılar, Yalçındağ'ın ise İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş ile Avrupa Parlamentosu Milletvekili Feleknaz Uca. O günlerde birbirini izleyen demokratik reformlarla Güneydoğu son 30 yılın en huzurlu günlerini yaşıyordu. Kürtçe kursları açılıyordu peşpeşe. Başta Diyarbakır olmak üzere bölgenin tüm kentlerinde özgürce Kürtçe ezgiler yükseliyordu. İdam, olağanüstü hal, DGM'ler tarihe karışmıştı. İşkence "münferit" olaya inmişti. Baydemir ile Yalçındağ'ın dünya evine girmelerinden bir ay sonra Erdoğan, Diyarbakır'da cesur, demokratik, gerçekçi ve tarihi bir adım atacaktı: "Türkiye'de Kürt sorunu var. Bu sorun daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözülür. Söyleyecek sözü olan herkesle görüşmeye hazırız."
Baydemir eşine kulak versin Bugün ne kadar uzak bir geçmiş gibi geliyor, değil mi? Oysa sadece 8 ay geçti. Bu 8 ayda Baydemir'in tanıklarından Leyla Zana DTP'den umutsuzluğa kapılıp köşesine çekildi, konuklarından Feridun Yazar da "Özgürce düşünce ve siyaset üretilemediğini, geçmişten ders alınmadığını" görüp ayrıldı. Tek örnek onlar değil. PKK'nın "Ya Öcalan ya hiç" gözüdönmüşlüğünün demokratik kazanımları geriye götürme tehlikesi yarattığı gören Kürt aydınların sayısı hızla artıyor. Seslerini yükseltme cesareti gösterenler de. Örneğin, Baydemir'in eşi Yalçındağ, doğum sancıları çektiği günlerde, 20 Nisan'da Amerika'nın Sesi Radyosu'na bakın neler söyledi: "Türkiye'de ölüm cezasının kaldırılması, olağanüstü hale son verilmesi, DGM'lerin kaldırılması, gözaltı süresinin kısaltılması, Kürtçe yayın izni verilmesi, Kürtçe kursların açılabilmesi, Kürtçe gazete, dergi ve kasetlerin serbestçe dağıtılabilmesi gibi çok önemli değişiklikler yapıldı. Ancak PKK'nın şiddet eylemlerini yeniden tırmandırması ve Türkiye'ye yayma çabasının, bu reformların önünü kesmesinden endişe duyuyoruz. PKK sorunların şiddetle çözülemeyeceğini anlamalı ve eylemlerine son vermeli." Baydemir bir yıl önce AB büyükelçilerinin yaptığı "PKK ile aranıza mesafe koyun" tavsiyesine veya Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joast Lagendijk'in "Öcalan çıkmaz sokak" uyarısına kulak verip diğer belediye başkanları ve DTP kadrolarıyla birlikte masaya yumruğunu vursaydı, bugün bu noktada mı olurduk? Reformlar yerine Terörle Mücadele Yasası değişikliğini mi konuşurduk? Baydemir'in artık bir baba olarak, çocuğunun, Güneydoğu'nun ve Türkiye'nin geleceği için çizgisini gözden geçireceğini ummak istiyoruz. Onun ifadesiyle, ders kitaplarında "Ali topu Kaya'ya at" cümlesinin yanında "Mirzanyar topu Rojda'ya at"ın da olabilmesi için... Ali'nin, Kaya'nın, Mirzanyar'ın, Rojda'nın AB standartlarında demokrasiye, AB düzeyinde refaha kavuşmuş Türkiye'nin mutlu yurttaşları olmaları için.... Hoşgeldin bebek, yaşama sırası sende...
|