| |
|
|
Ulak gazeteci
Bir dönemin "kara kutusu" Hüsamettin Özkan konuştu. Konuşmak için seçtiği adres de ilginçti. Haber Türk, Hüsamettin Özkan'ın "güçlü" olduğu dönemlerde kurulmuştu ve Hüsamettin Özkan "karşıtı" yayınlar yaparak güçlü bir muhalif ses olmuştu. Yüce Divan'da aklanan Özkan'ın konuşmak için Habertürk'ü seçmesi ilginçti. Bir dönem "dağınık" Türk siyasetinin "katalizörü" olan Özkan geçmişin karanlık noktalarına ışık tuttu. Cumhurbaşkanı'na teklifi kendisinin götürdüğünü, Sezer'in buna çok sevindiğini, Sezer'in kendisine fırlattığı Anayasa'yı Sezer'e geri fırlattığını, Sezer tercihinden dolayı pişman olduğunu anlattı. Sezer'e "Nankör Kedi" dediğini ise "yalanlamamakla" yetindi. Terörist Öcalan'ın neden asılmadığını ve MHP'yi bu konuda ikna etmek için 7 saatlik bir toplantı yaptıklarını da gün ışığına çıkardı. Özkan'ın konuşmasının benim açımdan ilginç olan yönü ise gazetecilerin siyasetle "Olması gerekenden daha fazla" içli dışlı olduklarını su üzerine çıkardığı bölümdü. Özkan'ın anlattığına göre bir gazeteci kendisine geliyor ve "Askerler Başbakanlık koltuğunda Ecevit'in yerine sizi görmek istiyor" diye bir mesaj iletiyor. Ardından bu gazeteci ile Özkan birlikte Başbakan Ecevit'e gidiyorlar ve "gazeteci" askerlerin "mesajını" bir kez de Başbakan'a iletiyor. Vay benim mesleğim vay! Bir gazeteci, demokrasi ile yönetildiği "varsayılan" bir ülkede "hangi makam ve rütbede olduğu bilinmeyen" ve "askerler" diye anılan birilerinin "özel ulağı" olarak Başbakanlık değişimi talebine aracılık, "ulaklık" yapıyor. Bu mudur gazetecilik! Bir gazeteci böyle bir bilgiyi alınca "ulaklık" yapmaz. Bunu yazar. "Askerler Başbakanlık koltuğunda Özkan'ı görmek istiyor" der. Bunu yazmayıp, gidip "aracılık" yaparsanız, mesaj taşırsanız, burada gazetecilik olmaz. Hüsamettin Özkan'ın açıklamaları gazetecilik adına bir utanç belgesidir. Ama Türkiye'de kimse buna bir şey demez. Dese dese, "Vay be ne önemli gazeteciymiş" der... Sonra da "Halk basına neden güvenmiyor" diye sorup dururuz.
|