|
|
|
|
|
|
"Şoförüm de body guard'ım da yok. Buna gerek de yok"
- Başarı ve şöhret karşısında mesafeli duruşun hoşuma gidiyor. Belki bu kadar donanımlı olman seni birtakım şeylerden koruyor. Senin için şöhret nedir? Devamlı star gibi yaşamayı bilinçli olarak reddediyor gibisin... - Bu iş egoyu şişirmek ve egonun şişirilmesi üzerine kurulu olduğu için insanın bunu bilinçli olarak kontrol altında tutması gerekiyor. Doğal haline bırakıldığı zaman kar topu gibi insan yuvarlanıp gidebilir. İlk başta benim gibi sizin gibi insanlar bir resim çiziyoruz. Birileri bakıp 'Ne güzel çizdin' diyorlar. Ama sen zaten öyle çizmiştin, onlar da beğenmişlerdi. Sonra şöyle oluyor. Yeni bir tual geldiğinde 'Sence güneş güzel mi, bulut da çizeyim mi' gibi onların o sevgisini defalarca kazanmaya çalışarak, kendini doğal olarak çizdiğin halden uzaklaştırmaya başlıyorsun. Sezen Aksu bana bir keresinde; 'Sana bu şarkıları yazdıran her neyse o kökü hiçbir zaman bırakma, çünkü sonradan arkeolojik kazı yapmaya başlarsın,' demişti bu sözünü hiç unutmuyorum. O yüzden ben Boğaziçi'nde öğrenciyken nasıl yaşıyorsam, arkadaşlarım kimse, nerelere gidiyorsam öyle davranmaya devam ediyorum. Şoförüm de body guard'ım da yok. İstanbul'da yaşarken böyle bir şey gereksiz geliyor bana... Birileri yanıma gelip konuşursa cevap veriyorum. Bu tabii ki her zaman hoş değil. İnsanın öyle günü oluyor ki o gün televizyonda görünen insan değilsin. Sürekli şahane bir karakterin yok, birini 'fotoğrafımı çekmeyin' diye tersleyebilirsin de... Bana sürekli gülen, her şeyden memnun olan suratlar da çok gerçek gelmiyor. - Kıyafetlerin başkalarında yadırganacak şeyler ama senin imajının bütünlüğüne yakışıyor. Tercihlerini nasıl kullanıyorsun giyimde? - Aslında görüntümü de kendi anlattığım şeylerle paralel tutmaya çalışıyorum. Renkli giyinmeye çalışıyorum. Çünkü herkes siyah, beyaz, kahverengi tonlarında... Turuncu pantolonlu birini görünce gözüm açılıyor gibi oluyor. Annem de modacı. Onunla kol kola girip dolaşıyoruz. Bazı şeyleri kendi elleriyle dikiyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|