Tarihi teselli
Bazen, her zaman değil tabii, bazen şöyle düşünüp teselli bulurum: Hani, üzülüyoruz, kızıyoruz, öfkeleniyoruz, bazen barış ve huzur arıyor, bazen bir ötekinin gırtlağını sıkmak için sabırsızlanıyor, hatta sıkıyoruz ya... Yani, devlet, din, demokrasi, milliyet, millet, etnisite, ırk, bölge, tarih, destan, gurur, nefret, sınıf, mezhep filan adına yapabiliyoruz ya... Daha beteri, gidişattan umutsuzluğa kapılıyor, hiçbir şey değişmeyecekmiş, hiçbir şey düzelmeyecekmiş, hiç aşama kaydedilmeyecekmiş, sorunlar, çatışmalar, gerilimler hiç bitmeyecekmiş gibi karamsarlığa kapılıyor, kahroluyoruz ya... İşte o zamanlar, bir insanın hayatının ne kadar kısa bir sürenin tanıklığıyla sınırlı olduğunu düşünürüm. Yani, tarihin akışı içinde damlayızdır ve kendimizi sonsuz deniz gibi görmekte ısrarlıyızdır. Değiliz. Bugüne ancak zerre kadar yahut biraz daha fazlası, "yarınları belirleyebilecek kadar" katkıda bulunabiliriz. Ama görmediğimiz, itiraf edelim tam bilmediğimiz, daha da itiraf edelim doğru bir şey veya hiçbir .ok bilmediğimiz koskoca, upuzun bir tarih olduğu gibi... Görmeyeceğimiz, bilmeyeceğimiz, içinde bulunmayacağımız koskoca, upuzun bir gelecektarih de olacak. O yüzden, bazen, "formül" şu:
Avrupa'da, 15'inci, 16'ncı yüzyılda Müslüman ve Yahudiler sürüldükten, kesildikten, döndürüldükten sonra din ve mezhep savaşlarıyla Hıristiyanlık içi bölünmeler, hesaplaşmalar şunun şurasında 500 yıl kadar önce idi. Çok mu? Şimdi Irak'ı işgal eden ve iç savaşlara yol açan iki ülkeden İngiltere'nin iç savaşları ve devrimi de ondan az daha sonra. Diğer işgalci, ABD ise o İngiltere'ye karşı, "terörist eylemler" in de kullanıldığı "devrim" yapıp bağımsızlığını kazanmıştı. Topu topu 230 yıl oldu. Çok mu? Aynı ABD'de bugün başka ülkelerde kışkırttığı yahut bastırmak istediği iç savaşların en yıkıcılarından biri olmuştu ve sadece 140 yıl geçti üzerinden. Dedeniz değilse bile, babası bilebilirdi. Çok mu? Fransızların "devrim" yapıp geleceğin çehresini değiştirdikleri, bu arada birbirlerini kestikleri ve yıllar boyunca kesecekleri, dünyaya "terör" kavramını armağan edecekleri tarihi tarih de henüz 220'nci yılını bile doldurmadı. Avrupa'yı sarsan 1830, 1848 devrimleri, 1871 Paris Komünü, ki bunların hepsi iç savaştır, hesaplarsanız daha 200 yılı dahi bulmamış, 150 yıllık tarihler. Çok mu? Rus devrimi 100'üncü yılını bile doldurmadı; Sovyetler'in yıkılışı ise 20 yıl dahi olmadı. Çin Devrimi 60'ıncı yılını kutlamadı. Dünyayı, özellikle Avrupa'yı, Balkanlar'ı, Kafkaslar'ı, Ortadoğu'yu ve bizi biçimlendiren "Avrupa İç Savaşı" da denebilecek Dünya Savaşı, biliyorsunuz 100 yılı bile doldurmadı ve İstiklal Savaşı'nın hala yaşayan gazisi var. Avrupa'da "Kopenhag Kriterleri" filan bir yana, faşistlerin, Nazilerin iktidara gelmeleri 80 yıl bile değil; işgalleri ve savaş, savaşın sonu ise 60 yıllık hikaye. Yani, bize atıp tutanların kimisi, sadece 60 yıl önce faşistlere, Nazilere oy verip peşlerine takılan ve dünyaya zulmedenlerdi. Değiştiler zamanla. Komşumuz, Yunanistan. 150 yıl filan oldu, "İstanbul" dan bağımsız olalı ve ancak 50 yıldır iç savaşında birbirini kıralı. Çok mu? Yugoslavya daha dün zaten. Cumhuriyet? Yüzüncü yılını kaçımız görebilir, ömrü yetebilir? Kendi tarihimizi uzun uzun anlatmayayım. Bilirsiniz herhalde. Zaferler, destanlar, aynı esnada Anadolu'da ayaklanmalar; ki çoğu Türkmen ayaklanmasıdır filan. Zaman akıp gidiyor. Neler neler oldu, neler neler değişti? Buluşlar, icatlar, ilerlemeler, yerinde saymalar, geriye dönüşler, dışa açılmalar, içe kapanmalar, dostluklar, düşmanlıklar filan. Teselli böyle bir şeydi işte. Teselli ederse tabii.
|