|
|
|
|
|
|
Sıkılmak üzerine, uzun metraj
Sinan Çetin'in Plato adını verdiği şirketi ilginç bir trafiğe sahip. Eğer benim gibi alışık değilseniz ağır bir şaşkınlık krizini müteakip üzerinizden kamyon geçmiş gibi oluyorsunuz. Sohbet boyunca Sinan Çetin beni bırakıp bırakıp gidip birtakım başka toplantılara katıldı. Ancak son bırakışı 30 dakika kadar sürdü. Bu sırada sıkılmak üzerine uzun metrajlı bir film çektim. Ben de uzun uzun hayatımda görmediğim kadar renkli masasını ve odasını inceledim. Masanın üzerinde cam bir kutu içinde yüzlerce rengarenk plastik top var. Aynı gözlükten iki tane (herhalde sürekli kaybediyor) ve tam 5 tane saat var. Çetin'i beklerken top oynadım durdum. Bir iki top, ofisteki büyük koltuğun altına kaçtı. Ama tam koltuğun altına uzanıp çıkarmaya çalışırken gelip halimi görürse derdimi anlatamam diye korktum, bir şey yok gibi davrandım. Televizyonlardaki fındıklı kahve reklamını o çekmiş. Ofisi fındıklı kahve kaynıyor. Beleş buldum diye o kadar çok içmişim ki iki gündür hala nefesim fındık kokuyor. Sohbetimiz sırasında Eric Clapton'ın bir şarkısı çalıyordu. O yokken entelektüel görünmek için caz şarkılarını çaldım. Ama avam bünyem bunu kaldırmadı. Oracıkta bulduğum Erkin Koray CD'sini koyup "Estarabim"i dinlemeyi tercih ettim. Masasının arkasında çocuklarının birbirinden güzel fotoğrafları var. Bir fotoğraf siyah beyaz. Arnavutköy'deler. Tarih 12.18.99, balıkçıların önündeler ve mutlular. Kütüphanenin içinde minik bir ayna var. Kadınlar sıkılınca sivilcelerine yönelir. Ben de tam öyle yapacaktım ki ayna üzerinde yazan not beni kendime getirdi: Patron sensin!
|
|
|
|
|
|
|
|
|