Erkekler dayanışma içinde ya kadınlar!
Erkek dünyası sonsuz bir dayanışma içindedir. Birbirleriyle kavga etseler, kanlı bıçaklı olsalar da, ucu kendilerine dokunacağı zaman sonsuz bir dayanışma içine girerler. Bakınız son yaşanan olaylar... Yönetmen Kudret Sabancı evli olduğu halde, eşinden başka bir kadınla otomobilinde öpüşürken yakalandı. Ne oldu? Kimse adamın üstüne gitmedi. Herkes bekâr olan kadına yöneldi. Arşivler tarandı, eski sevgililerle resimler bulundu, kadını karalamak için elden gelen her şey yapıldı. Siz hiçbir erkekten; arkadaşınız veya gazeteciden, patronunuz veya köşe yazarından, kocanız veya milletvekilinden Kudret Sabancı'yı yargılayacak bir kelime duydunuz mu? Tek suçlu dizideki rolüne uygun davranmayan kadın oyuncu ilan edildi. Hatta aldatılan eş bile suçlu bulundu! Daha önce üç kez evlenip boşandığı konu edildi mesela. Hatta hatta kadının yakın arkadaşı bile suçlandı, arkadaşına destek olduğu için... Kısacası erkek toplum, erkek medya, kadınları birbirine düşürerek aradan sıyrıldı her zaman olduğu gibi. Kadınlar suçlu, erkek suçsuz ilan edildi... Dayak olayında da anı şeyler yaşandı. Dayak atandan çok dayak yiyen kadınlar konuşuldu, onların üzerine gidildi. Dayak yemeleri, dayak yemelerine neden olan olaylar tartışıldı. Sosyetik kadının sonrasında barışması eleştirildi. Hatta konu şirretliklerine kadar vardırıldı. Günümüz kadını çok asi, çok başına buyruk, çok şirret, çok agresif, çok şöyle, çok böyle, yani 'erkekler haklı!' dendi... Esas mağdurun erkek olduğuna kadar vardırıldı konu.
REKABETİ BİLMİYOR Çünkü erkek dünyası sonsuz bir dayanışma içinde. Birbirleriyle kavga etseler, kanlı bıçaklı olsalar da, ucu kendilerine dokunacağı zaman sonsuz bir dayanışma içine giriyorlar. Çünkü erkekler rekabet etmeyi bilirler... İngilizce'de rekabet anlamına gelen 'competition' Latince kökenli bir kelime ve 'birlikte mücadele etmek' demek... Erkekler, küçük yaştan itibaren birbirleriyle rekabet ediyor ve rekabete dayalı oyunların keyfini çıkarıyorlar. Kaybedenle dalga geçiyor ama ilişkilerini de sürdürüyorlar. Yani birlikte mücadele ediyorlar. Kadınlarsa kaybedenle görüşmek istemiyor ve ilişkiye son veriyor, yani rekabete girmiyorlar. Yani birlikte mücadele etmekten bihaberler... Dolayısıyla başkasında olanı elde etme arzusu diye nitelendirilen haset ve üçlü ilişkilerde başkasına duyulan ilgi ve sevgiyi istemek olan kıskançlık kadınlarla erkekleri farklı etkiliyor. Psikolog Leyla Navaro, haset ve kıskançlığın kadınları felç, erkekleri motive ettiğini söylüyor. "Çünkü erkeğin kıskanç olması isteğini normal karşılıyoruz, hırsını ve rekabet isteğine saygı duyuyoruz ama aynı istekler kadınlarda söz konusu olunca eleştiriyoruz. Yüzümüzün şekli bile değişiyor, hırslı bir kadından söz ederken, hırslı olmak kötü bir şeymiş gibi yüzümüzü buruşturuyoruz" diyor... Oysa... Bunlar insana özgü duygular. Ve de insanı geliştiren duygular. Şimdi yine Leyla Navaro'ya kulak verelim, önce ne yaptığımıza, yani yanlışlarımıza bakalım, sonda da yapmamız gerekenleri görelim:
KADININ YANLIŞLARI
* Kendimizi aşağıda tutarak erkeği yüceltiyoruz.
* Kendi başarımızı görünmez hale getirerek erkeği öne itiyoruz.
* Güçlü duyguları kendimize yasakladığımız için ara duygularla yaşamaya çalışıyoruz.
* Hem kıskanmak hem kıskanılmak isteyen erkekler gibi davranmıyoruz. Kıskanılmaktan korktuğumuz için hem ilişkiyi sürdürmek hem de karşı tarafı üzmemek adına rekabete girmiyoruz.
* Sevilmek, fark edilmek ve ilgi görmek için kurban rolüne girmeyi tercih ediyoruz. Kurban rolünü oynadıkça zalimlerin duyguları pekişir. Acıyarak sevmek bizim de işimize geliyor. Kendimizde acıma duygusu uyandırmayan insanları sevmiyoruz. Yaşadıkları şeyler kötü olsa da mağdur kadın rolüne soyunmayan kadınları, güçlü durdukları, başlarını eğmedikleri, hayat mücadelelerine kaldıkları yerden devam ettikleri için kızıyoruz. Sonuç: Hem kaybediyor hem kaybettiriyoruz.
NELER YAPILMALI? Kıskançlığın aslında gelişme mesajı olduğunu söyleyen Leyla Navaro şu öneride bulunuyor kadınlara:
* Enerjinizi kıskandığınız kişiyi düşünmek yerine kendinize harcarsanız hem bağımlı ilişkiden kurtulmuş hem de kendinizi geliştirmiş olursunuz.
* Rekabetin özü birlikte daha iyi olmaya çalışmaktır. Oyununuzu kazan/ kaybet üzerine değil, kazan /kazan üzerine kurmalısınız."
* Bırakın size fazla akıllı, fazla hırslı desinler. Hayatta kurban olmak yerine aktör olun. Kendi oyununuzu oynayın."
|