|
|
Şehirli, örtülü ve meslek sahibi
Gazeteci-yazar Metin Sever son kitabında örtülü ve meslek sahibi sekiz kadınla yaptığı söyleşilerde onların gündelik hayatına ilişkin çok önemli ipuçları sunuyor okurlarına.
Sekiz kadın; ortak noktaları okumak için Anadolu'dan İstanbul'a gelmiş, meslek sahibi ve örtülü olmaları. Gazeteci-yazar Metin Sever'le "Türban ve Kariyer" başlıklı kitabında görüştüğü kadınlarla ilgili bir söyleşi yaptık.
- Buradaki kadınlar kadar eğitimli olmayan örtülü kadınlar meslek hayatında neler yaşıyor? - Onların nasıl yaşadığı konusunu anlamak için onlarla bir çalışma yapmak gerek. Burada şunu hatırlatmak lazım, türbanlı kadınlar homojen bir yapı değil. Bu kitaptaki sekiz kadın bile birbirinden farklı. Şunu anlatmaya çalıştım. Okumuş, dolayısıyla hem geleneksel erkek egemenliğine karşı belli bir mesafe almış, hem resmi ideolojinin kamusal alanın dışına itmeye çalıştığı ama görünürlüğünü olan, İslam'ın kadını eve kapamaya çalışmasına karşın, erkeklerle ilişkisi olan kadınların fotoğrafı bu. Liseyi bitirmiş, modern hayatta belli bir yerde olmak isteyen, başarılı olmak isteyen kadınlar için rol modeli de olabilirler.
- Bu kadınlar giyim ve süs alışkanlıkları açısından da farklılar. Kiminin iki başörtüsü var kimi makyaj yapıyor. - Çok aşırı bir şey yok tabii. Benim merak ettiğim dinsel referanslarla yaşayan insanların modern hayatta ne yaptıklarıydı. Zaten o yüzden derinlemesine söyleşiler yaptık. Basit gibi görülebilir ama bakkaldan alışveriş etmekle süpermarketten alışveriş etmek, zamanı kullanma biçimi modern ya da geleneksel bir hayat yaşadığını gösterir. Ama bu kadınlar büyük şehirde yaşadıkları için kaçınılmaz olarak modern bir hayat sürüyorlar. Modayı bakışları, kadının pazarlanması, popüler kültürdeki yeri konusunda mesafeli, eleştirel duruşları var.
- Kendilerini entelektüel olarak açıklarken bile modern kavramları kullanıyorlar. - Bu sadece bu kadınların değil İslami hareketin bir paradoksu. En yükseldiği, en radikal olduğu dönemde, bile hepsi seküler eğitim alıyorlardı çünkü üniversiteye gidiyorlardı. Bunun kadınların hayatına yansımaması mümkün değil.
- Bu kadınlarla cinsellik konuşmak mümkün değil sanırım. - En azından benim açımdan mümkün değil. Sonuçta biraz mahrem bir alana giriyor, isimler var ve ben erkeğim.
- Bir yandan da, kadınlardan biri, sen sormadığın halde eşinin evlenme teklifini anlatmış. - Belki biz kendi blokajlarımızı düşünmeliyiz bu konuda. Esas şunu söylemek isterim. 28 Şubat öncesi ve sonrasındaki süreç bu kadınları öne fırlatmış. Çünkü hem seni biraz da zorunluluktan dışarıya yollayan bir yapıya hem de çok fazla sosyal hayata sokmak istemeyen resmi ideolojiye karşı kendini ispatlayacaksın. Gelinen noktada da İslami kesimde kadınlarla erkekler arasındaki makas ciddi biçimde açılmış durumda. Geçen gün başka bir vesileyle bir yerde gündeme geldi, İslami kesimde kadınlar evlenecek erkek bulamıyorlar.
- Bu laik kesimlerde de söylenen bir şey. - Bunun bir gerçekliği var. Erkekler 28 Şubat'tan sonra sakallarını kestiler ve para kazanmaya, kariyer elde etmeye başladılar. Ama kadınlar böyle değil, kafasında türban olduğu hala bir şeylerle boğuşmak zorunda.
- Biraz 80'de solculara olduğu gibi, değil mi? - Kendileriyle sohbet ederken de tüm bu süreci öyle tanımlıyorum. Belki ayrıntılarda farklılıklar var ama fotoğrafa kaba baktığınızda öyle bir şey. Nasıl solda bir cemaat yapısı, örgüt yapısı içerisinde tanımlanabilecek bir ruh hali varsa 28 Şubat öncesi onlarda da böyle bir hal vardı. Ama darbeler ciddi kırılmalar yarattı ve iki kesimde de insanlar değişik yerlere savruldular. 1980'de esas direnişi gösteren kadınlardır, burada da işkence anlamında değil belki ama modernizme direnme anlamında kadınlar öne çıkmışlar. O yüzden de kitabın alt başlığı "Evden İşe Bizden Bireye".
|