|
|
Beyoğlu'nda sesimi duyunca el sallamak istedim insanlara...
Eski Türk filmlerindeki yıldızlardan dinlediğimiz şarkıların gerçek sesi Belkıs Özener'in albümü, çıktığı günden bu yana her yerde çalıyor. Özener ilgiden memnun: Ölmeden önce gördüm ya, bu yeter bana....
Yok yok... Karşımda oturan bu 60'larındaki kadın, Yeşilçam'da fırtınalar estirmiş, Türk Sineması'na adını altın harflerle yazdırmış bir star değil! Ya da 45'likler çıkararak 'altın' plak ödülleri almış bir şarkıcı değil! Karşımdaki sarı saçlı, gözlerinin içi gülen ve samimiyetle "Hiç olmazsa ölmeden önce bana kıymet verildiğini gördüm" diyen; Yeşilçam filmlerindeki Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi starlara starlık katan, onların, filmlerdeki şarkılarını dinleyen gazino patronları tarafından sahne teklifi almalarını sağlayan bir ses sanatçısı... Ve o, 20'li yaşlarda Yeşilçam için seslendirdiği şarkılarla, yıllar sonra bile, şimdi 20'lerinde olan gençlerin kulakların pasını siliyor... İstiklal Caddesi'nde her yanda sesi çınlıyor. Televizyonlarda haber bültenlerine konuk ediliyor, radyo programlarına çağrılıyor. Köşe yazarları onu ve şarkılarını illa ki yazıp, çiziyor. Gazetelerde hayatı bir 'albüm' yaprağı gibi sunulup; onun için "Yeşilçam'ın görülmeyen ismi" diye başlıklar atılıyor. Çünkü hayatı da tıpkı bir eski Türk filmi gibi... Ablası Gönül Yazar'la İstanbul'a geliyor, alt kadroda şarkıcılığa başlıyor, 16 yaşında evleniyor, hamile kalıyor, küçücük stüdyolarda film şarkıları seslendiriyor. Bu filmleri izleyemiyor bile çünkü evde çocuk bakıp yemek pişiriyor, eşi kıskanıyor gazinoda çalıştırmıyor, ablası gittikçe meşhur oluyor, eşi vefat ediyor, çocuklarıyla yaşamını sürdürmeye çalışıyor... Belkıs Özener, hayata yeniden sarılmış gibi... "Herkese çok teşekkür ederim. Gerçekten çok ilgi gösteriliyor... İpek kozasından çıktı. Bu bir rüyayken gerçekleşti. Yaşarken görmek çok güzel. İstiklal Caddesi'nde sağlı sollu çalıyorlar. Beni çok bahtiyar etti... Bir de Akmerkez'de... Uzelli Plak'a girdiğim zaman hayalim gerçekleşti diye baktım resme. Şarkı çalıyordu, ben söylüyordum... Gidiyorum, bırak beni/Elveda güzel sevgili/Ağlama sil gözlerini/Nasıl olsa oyun bitti... Kendimi sanki bulutların üstünde hissettim, ruhum başka yerlere gitti. O zaman çok ağladım... Yani el sallayacağım geldi insanlara. O başka bir duygu... Senelerinin geçtiğini düşünüyorsun. Vefasızlık değil de, o beklediğin şeyi seneler sonra yakalamanın mutluluğu var. Senelerinin geçmesi nedeniyle bir sızı var. Ancak ben hissedebilirim onu..." "Albüm çıktığından beri, 15 gündür herkes peşinizdeymiş sanırım, sürekli programlara çıkıyorsunuz..." diyorum, gülümseyerek anlatıyor... "Çok fevkalade geçti bu 15 gün. Çok yoğundu. Bir günde 2-3 programa çıktığım oldu. Devam da edecek. Kalbim taşikardi yapıyor, normalin fevkinde atıyor. Ritm bozukluğu içinde yani... 'Aman Belkıs kendine gel' diyorum. Tabii müthiş bir duygu." Özener, bunları anlatırken, eliyle sehpaya vurarak 'Allah korusun' diyen oğul Barkın Köksalan ilginç bir şey söylüyor: "Biliyor musunuz İstanbul'un çok büyük bir kulübünden canlı program teklifi bile geldi..." Şaşırıyorum; Belkıs Hanım araya giriyor: "Hiç tahmin etmeyeceğiniz bir yerden... Çok büyük bir sosyetik kulüp..." Oğlu devam ediyor: "Şimdi bu albüm kapağındaki genç güzel resmini görünce, sesleri de dinleyince 'ooo!' dediler. Dedim annem yaşlı. 'Kaç yaşında?' dediler. 66 oldu deyince, önce bir durdular... 'Olsun' dediler, 'playback yapsın...' Hangi sosyetik kulüp olduğunu onlar bana söylemedi ama öğrendiğim kadarıyla söz konusu mekan; İzzet Çapa'nın Maçka'daki 'Cahide Yazlık' ismiyle yeni açılacak kulübü...
HÂLÂ O TADI VERİRİM BEN... Çıkacak mısınız peki diyorum? Hiç düşünmeden cevap veriyor Belkıs Hanım: "Valla niye olmasın! Yani ben yine girerim şarkıma, yine aynı tadı veririm. Haftada bir gün olur. Ama 20 şarkı, 30 şarkı, kan ter içinde kalıncaya kadar, hani Ferhat Göçer gibi olmaz." Belkıs Hanım o kadar güzel anlatıyor ki araya giremiyorum. "Biz o zamanlar cep harçlığına şarkı okuyorduk. Peynir ekmek, helva ekmek... Yarım saat ara veriyorduk. Boğazımıza pürüz geldiği zaman tuz banar, arkasından su içerdik. Bu şartlarla billur gibi şakımışık... Su damlası gibi... Babam mum söneceğine yakın son bir alev verirmiş derdi. Bu öyle bir alev ki, bir sosyete gazinosu 'Sahneye çıkar mısın?' diyor. Çok büyük bir kıyamet koparır gibi geliyor bana...." Belkıs Hanım, röportaj boyunca hem konuştu, hem şarkı söyledi. Verdiği minik konserler sırasında kâh güldü, kâh gözlerinin içi doldu. Sevinci, mutluluğu, minnettarlığı, sevgisi hep gözlerinden yansıdı. Bir de derin bir sızı vardı... "Ben 444 YTL maaşla geçiniyorum. Sinema emekçilerinin yaşam standartının bir yere gelmesini istiyorum. Bütün çabam bunun için... Bu albümü ölen dostlarımın, yapımcılarımın, yönetmenlerimin görmesini isterdim... Mesela Muazzez Ersoy nostalji albümü yaptığında 'Bu hak benimdi' diye geçirdim içimden Allah biliyor... 15 sene önce bu başarıyı yakalayabilirdim ben. Ondan sonra birçok şarkıcı söyledi eskileri... Ama ne güzel bir hava esti ki; hepsini sildi süpürdü benimki... Çünkü sahibinin sesinden..."
BELGİN ÇOBAN/GÜNAYDIN
|