|
|
Cezayir'e kaç yıldız?
Hayat artık markalarla var... Mavi Kanlılar'ın marka restoranı Paper Moon... İstanbul genç sosyetesinin marka cafe-bar'ı Lucca... Ve İstanbul'un sol sosyetesinin, benim deyimimle, 'fashionbohem'inin marka mekanı da Cezayir Restoran... Fashion bohem deyimini kullanıyorum çünkü bu mekanın adı, duruşu, tavan vantilatörleri, panjurları, hasırları, taş zemini, 18. yüzyıldan kalan binası ve müşteri kitlesi bohem... Ancak bu bohem biraz moda bir bohem... 'Biz bohemiz' demek için yaratılmış bir bohem... Hani, Paris'in yakınlarında bir Disneyland vardır... Hani o Disneyland'in içinde İtalyan restoranlar, Irish pub'lar, Japon restoranlar yerleştirilmiştir... Herşey aslı gibi dekore edilmiştir... Garsonlar öyle giyinmiştir... Mekana tamamen o hava verilmiştir... Ama mekanda bir şey eksiktir. İtalyan restoranındaki ya da Irish pub'ındaki o ruh yoktur... Çünkü İtalyan postacı Mario ya da İrlandalı fabrika işçisi veya barmeni orada yoktur... Cezayir de bohem ve sol bir mekan... Sol ve bohem sosyeteyi çağırıyor. Nitekim Orhan Pamuk'un yargılandığı günün gecesinde, yayıncısı dostlarına Cezayir Restoran'da yemek veriyor... Orhan Pamuk'un yemeğiyle Cezayir Restoran tavan yapıyor. İstanbul'un fashion bohem'i oraya akıyor...
***
Ben oraya gidip masaya oturduğumda; parlak koltukların, kocaman avizelerin, büyük aynaların olduğu yüksek tavanlı restoranda, yan masada bir kadın tek başına oturup yemek yiyordu... Akşam saat 21 sularıydı... Genç kadının elinde o şık avizelerin altında, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir kitabı vardı: 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü...' Genç kadın Cezayir isimli fashion-bohem mekanda yalnız başına yemek yerken, Ahmet Hamdi Tanpınar okuyordu... Mekan ve müşteriler 'ben bohemim' diye bağırıyordu...
***
Sokağın Fransız Sokağı yapılmasına karşı çıkılarak eski adı Cezayir'i, mekanın adı haline getiren bir rezistansializm, üzerinden 40 yıl geçtikten sonra sanki Fransa'nın Cezayir'i işgalini kınıyordu... Onu kınayan Jean-Paul Sartre'ın ruhunu şad etmeye çalışıyordu... Aslında mahkeme günü Orhan Pamuk'u misafir ederek kendine göre, bir Türk sol direnişi sergiliyordu... Belki de Sartre'la Beauvoir'in çok buluşup, klasik yaptığı Paris'in ünlü restoranı La Coupole'ü çağrıştırmak istiyordu... Cezayir Restoran; Galatasaray Lisesi'nin hemen arkasında, Fransız Sokağı'nın girişinde, Fransız Sokağı'nın, Fransız adına tepki olarak sol entelijansyaya, ahşap barıyla "Ben buradayım" diyordu... Solun ünlülerini görerek mutlu olacak, onlarla aynı mekanı paylaşarak, hayatta raison d'etre'ini (varlık nedeni) bulmuş olacak taban kitleyi de onlar üzerinden çağırıyordu. Cezayir sol sosyetenin mekanıydı...
***
Moda bohem bir mekandı, çünkü esasen bohem mekana ruhunu verecek bohem hayatlardan iz yoktu... Bohem hayatlar, gecenin saat 21'inde lüks bir restoranda elinde Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kitabı, etrafı süzerek, kimin kendisiyle ilgilendiğiyle ilgilenerek kitap okumakla olacak hayatlar değildi... Bohem hayatlar, çokçası ağır baskılardan, bazen ekonomik sıkıntılardan, her halükarda duygusuz ve ritmik düzenlerden şikayetçi insanların, kalplerinin dans ederek coştuğu yaşam tarzlarının adıydı... Cezayir Restoran'da olsa olsa bohemin sadece adı vardı... Orhan Pamuk gelerek yardımcı olsa da, mekana daha tam anlamıyla o hayatların nefesi sinmemişti... Geniş bir yelpazeden mutfak yaratmaya girişmişti Cezayir Restoran... Arap humusundan Karadeniz usülü hamsiye kadar her çeşit meze vardı mönüde... Ama böyle geniş yelpazeli yemekler sunan restoranların handikapı Cezayir Restoran'da da vardı...
***
Benim tattığım humus Antep restoranlarında yediğim humusun lezzetinin çok uzağındaydı. Hamsi ise, yiyen Karadenizlileri üzerdi... Hepsinden bir parça yaparken, hiçbirinden mükemmel yaratamamak ihtimal dahiliydi... Yine de zengin bir mönü, güzel bir ambians arzulayanların mekanıydı Cezayir Restoran... Her halükârda Murathan Mungan'dan, Ali Poyrazoğlu'na, Yıldırım Türker'den Murat Çelikkan'a uzanan yazar-çizer-sanatçı üçlemesinin bir numaralı mekanı idi Cezayir... Bu haliyle restoran sol sosyetenin Paper Moon'uydu... Cafe-bar'ı sol sosyetenin Lucca'sıydı... Cezayir hedef kitlesinin marka restoranıydı... Sadece bu özellikleriyle bile iki yıldızı çoktan hakediyordu...
|