| |
|
|
Mudurnu... Cennetten bir köşe
Ankara, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan ve sonra da Mudurnu. Bu yol, tarihi "ipek yolu." Dağlar, tepeler, ormanlar, köyler, yüzyıllara direnen yapılar. Virajlar, sarp geçitler. Aynalıkaya geçidinde sis bastı. Yavaş yavaş ilerlerken, karşımıza bir "hoş geldiniz" yazısı çıktı: "Canlı tarih Mudurnu'ya hoş geldiniz."
Tarihi ipek yolunun bir kısmı "duble yol" olmuş ama... "Yeni yol" daha bir yaşını doldurmadan "mayın tarlasına" dönmüş.
Mudurnu'nun girişinde bir "çeşmede" durduk. Çeşmenin etrafında oturulacak yerler var. Üstü kapalı. İnsanları yazın güneşten, kışın yağmurdan koruyor. Mudurnulu'nun biri dedi ki: - Yazacaksanız burayı "çeşme" diye yazmayın... "Selamlık" diye yazın... Burası "Aşağı Selamlık." Çeşmenin ya da selamlığın üzerinde bir yazı okuduk: "Yıllar önce ipek yolu üzerinde yapılan bu selamlık Hacı Tevfik Efendi ve oğlu Çarşambalı Hafız Mustafa Türesin anılarına ithafen........"
Sonra yolun sağında koca bir "tavuk heykeli" gördük. Heykelin kaidesinde şunlar yazılı: "Yumurta tavuktan, tavuk Mudurnu'dan çıkar."
Mudurnu bir tarih, kültür ve doğa harikası. Havası temiz, insanları sevecen. Ölmeye yüz tutmuş el sanatları burada yaşatılıyor. 400'e yakın "tescilli tarihi konak" var. Yavaş yavaş restore ediliyor. Konakların bir kısmı da satılık. 50 milyara, 70 milyara "3 katlı, muhteşem bir konağa" sahip olabilirsiniz.
Temiz mi temiz, ucuz mu ucuz. Emekliler için tam yaşanacak yer. Asgari ücretle bile rahatça geçinebilir, hatta tasarruf yapabilirsiniz.
Ankara'ya 244, İstanbul'a 296 kilometre. Burası Safranbolu'nun, Beypazarı'nın "eski hali... Daha bakiri." Kapkaçtan, suçtan, suçludan, kavgadan, gürültüden, dedikodudan uzak "cennet gibi bir yer."
|