"Şemdinli iddianamesi"
Türkiye'nin gündemine Van Başsavcısı Ferhat Sarıkaya'nın hazırladığı Şemdinli iddianamesi oturdu. İddianame iki bölümden oluşuyor aslında. Tüm ülke, iddianamenin birinci bölümüne odaklanmış durumda. Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'a yönelik yargıyı etkileme ve suç için çete kurma girişiminde bulunma suçlaması gündemin ana maddesi. Büyükanıt'ın "Tanırım iyi çocuktur, ama yargılamanın sonucunu beklemek lazım" sözlerinin yargılama sürecine müdahale suçu oluşturduğu görüşüne katılmak mümkün değil. Böyle bir görüş, ceza hukuku profesörü Adem Sözüer'e göre de, yasa hükmünün kapsamını çok genişletmek anlamına gelir. Genelkurmay Başkanlığı'nın en güçlü adayı Orgeneral Büyükanıt'a yönelik diğer suçlamalar da, sonuç itibariyle "ihbar mektupları" na dayanarak yapılmış. İhbar mektuplarının delil olarak kabul edilmesi sürecinin açılması, Türkiye'nin hukuk devleti niteliğine ciddi darbe vurur. Bu açıdan, Büyükanıt hakkındaki suçlamaların ciddi bir temelden yoksun olduğunu düşünüyorum. İddianamenin bu bölümü, işin ciddiyetini sulandırmış ve olayın hedefinin Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı yolunun kesilmesi olduğu yorumlarına yol açmıştır. Savcıların cesur olması gerekir elbette ancak bu cesurluklarını sağlam temellere oturtmaları, ihbar mektuplarını temel almamaları koşuluyla... Ancak, iddianamenin PKK itirafçısı kişi ve iki astsubayı ilgilendiren bölümü de var. Bu bölüm, Büyükanıt'la ilgili tartışmalar arasında kaybolup gidiyor. Başsavcı, burada dolaylı olarak yeni Hakkari İl Jandarma Komutanı'na yönelik iddialarda bulunuyor. Erhan Kubat'ın göreve gelmesiyle bombalamaların arttığına, kitapçı bombalamasının ardından bombaların bıçak gibi kesildiğine dikkat çekiyor. İddianamenin bu bölümünü daha iyi anlamak için, iddiaları Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un 2 Şubat 2006'da Meclis Araştırma Komisyonu'na verdiği ifadeyle birlikte okumak gerekiyor. Bakın Uzun, sorular üzerine ne yanıtlar veriyor: "Ben (Şemdinli bombalarınıeb) bir disiplinsizliğin, yerel disiplinsizliğin yalnız tezahürü olarak yorumluyorum. Cumhuriyet Savcısı'ndan bize birkaç yazı geldi, bu soruşturmayı yürüten Van Cumhuriyet Savcısı'ndan... Diğer bir husus, mülkiye müfettişlerinden... Ona da cevap verdik. Ben her ikisinin de doğru yolda olduğunu görüyorum. Seferi Yılmaz diye dükkanına patlayıcı madde atılan şahıs, bizim dairemizin hedefi değildi, Hakkari istihbaratının da hedefi değildi. Buradaki iki olayı örgüt üstleniyor, diğer 15 olayı üstlenmiyor. 15 olayın, örnek veriyorum, 10 tanesi yine örgütün eylemi ve beklenmedik sonuç olduğundan dolayı üstlenilmiyorsa, peki 5 tanesi ne oluyor? İşte, başka birisi bir eylem yapıyor burada. Bu da bizi şüpheye götüren şey. Eğer Ankara destekli bir devlet güç organı diyorsa, Türkiye genelinde yayın yapan basın yayın organlarında bu iş önceden yayınlanıp altyapısı hazırlanması lazım. Eğer yerel anlamda insanlar tarafından, devlet güç organları tarafından yapıldı deniliyorsa, bu ülkedeki basın yayın organlarınca yayınlanmaz. Bu Roj TV'de, işte olaydan birkaç dakika sonra haber yapılmış da, Roj TV bunu biliyormuş da gibi bazı haberler çıktı. Bunu bize sordular. Aslının olmadığını, intikal ettirdik." Başsavcı, Şemdinli olaylarının bu yönünü öne çıkarsaydı, dava çığırından çıkmazdı diye düşünüyorum. Devam edeceğiz...
|