|
|
|
|
|
Komşuların gözü Anadolu mutfağında
|
|
Yemeklerimize sahip çıkmalıyız. Çünkü Türk mutfağının asırlık yemeklerine ya Yunanlılar ya da Araplar sahip çıkmaya çalışıyor.
Ortadoğu ve Balkanlar'ı içine alan bir siyasi haritayı açın. Ülkemizi çevreleyen, her biri Birleşmiş Milletler'in saygıdeğer birer üyesi, birçok irili ufaklı devletler göreceksiniz. Buralarda yaşayanlar gururla ulusal bayraklarını selamlarlar. Hepsi de milli kültürlerini oluşturup geliştirmekte birbirleriyle adeta yarış halindedir. Yemeğin kültürün vazgeçilmez öğesi olduğundan hareketle, bütün bu ülkeler sınırları içinde ne kadar övünülebilecek, güzel bir yemek pişerse, bunları hemen sahiplenir. Komşu ülkelerde aynı yemekler varsa, bunların olsa olsa kendilerinden kopya edildiğini düşünürler. Söz gelimi, oldum olası humus, içliköfte ve çeşitli kebapları sofrasından eksik etmemiş birine, bir bölümünün İran'dan, bazılarının çeşitli Arap ülkelerinden kaynaklanmış olabileceğini söyleyin, sizi vatana ihanetle bile suçlayabilir. Dolma, cacık, tarama gibi yüzlerce yıllık yemeklerimizin Yunanlılar tarafından sahiplenilmesi ise Kardak kayalıklarına dikilen mavi beyaz bayrak kadar milli gururumuzu yaralar.
DÖRT BÜYÜK UYGARLIK Bölgemizin tarihinde dört büyük uygarlık yemek kültürüne damgasını vurmuş. Bunlar Türk, Suriye, İran ve Mısır. Osmanlıların bu topraklara egemen olması, mahalli yemekleri ortadan kaldırmamış. Osmanlıların izleri buralarda ancak kentlerin burjuva mutfaklarına yansımış. Ayrıca kentlerde bile temel gıda malzemelerine dayalı geleneksel yemekler yaşamış ve kuşaktan kuşağa aktarılmış. Ancak buralarda da bölgesel ve mahalli farklılıklar azımsanamayacak kadar büyük. Dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden Anadolu, tarih boyunca sayısız uygarlığı üzerinde barındırmış, nice ordular buraya seferler düzenlemiş, askerlerin bir bölümü daha sonra bu topraklarda kalmış. Dolayısıyla Anadolu dünyanın en zengin kültür hazinelerinden. Yemek konusunda da durum böyle. Ne var ki bazı yavuz hırsız komşularımız yemeklerimize sahip çıkmayı bir ulusal propaganda hedefi haline getirmişler. Katıldıkları yemek kongrelerinde, dünyanın belli başlı yayın organlarında göçebe bir ulus olan Türklerin steplerde nasıl olup da üstün bir yemek kültürü geliştirebileceklerini sorarak, bugün Anadolu'da pişen rafine yemeklerin Türklere mal edilemeyeceğini öne sürmekteler. Araplar, Türk mutfağının zengin Abbasi kültürünün üzerine kurulduğunu öne sürerken Yunanlılar da Bizans'ın bugünkü Türk mutfağının vazgeçilmez temeli olduğunu iddia ediyor ve bundan kendilerine pay çıkarıyor. İtiraf etmek gerekir ki çevremizdeki aleyhte propagandaya yakın zamana kadar yaptığımız tek şey sinirlenip dünyaya küsmek oldu. Avrupa'ya giden işçilerimizin yabancılara öğrettikleri, kötü döner ile lahmacundan ibaret kaldı. Bunun ötesine geçen olumlu örnekler ise iki elin parmaklarından fazla değil.
|
|
|
|
|
|
|
|
|