"Kibritle oynamak tehlikeli" uyarısı
Provokatif olmamak lazım. Kışkırtıcı olmamak lazım. Daha dikkatli, daha akıllı olunmalı. Kibritle oynanmamalı." Eyfel Kulesi'ne bakan, eski kitaplarla dolu bir odadayız. Pencereden Paris, bütün görkemiyle önümüzde. Karşımızdaki duvarda ise Özgürlük Heykeli'nin siyah-beyaz büyük bir fotoğrafı duruyor. Hubert Vedrine ile uygarlık çatışması, Türkiye'nin AB üyeliği, laiklik konuları üzerinde konuşuyoruz. Mitterrand'ın en yakın danışmanı, dışişleri bakanı şimdi mesleği olan avukatlığa dönmüş durumda. Büyük bir hukuk bürosunda çalışıyor. Danimarka'da ortaya çıkan karikatür krizini bu sözlerle yorumluyor Vedrine. "Elbette düşünce özgürlüğü ilkesinden vazgeçemeyiz. Avrupa'da kendi yasalarımızdan, yaşama biçimimizden taviz veremeyiz. Fakat bizim ülkemizde bile bazı düşüncelerin açıklanmasına izin verilmiyor. Kimi fikirler suç sayılıyor" hatırlatmasında bulunuyor. Bütün Müslümanların Hıristiyan, bütün Hıristiyanların da Müslüman olmasının mümkün olmadığını vurgulayan Vedrine, "Uzun dönemli bir problemle karşı karşıya olunduğunu, bununla yaşamaya alışmamız gerektiğini" vurguluyor. Bu konuda yeni bir durum yaratılması ihtiyacını anlatıyor. "İsrail-Filistin sorununu çözmek gerekir" diyor. Bunun söylendiği gibi kolay bir iş olmadığını kabul ediyor ama bu sorunun Arap ülkelerinden Endonezya'ya kadar teröristler, aşırı uçlar tarafından, inanç sistemlerinin çatışmaya sokulmasında kullanıldığını söylüyor. Peki, Danimarka'daki kriz Avrupa'nın Türkiye'ye bakışını olumlu veya olumsuz etkiledi mi? Olayların Türkiye ile ilintilendirilmediğini söylüyor. "Hatta, bu durumda en iyisinin Türkiye'yi içeri almak olduğunun ortaya çıktığını" vurguluyor. Ordunun bu algılamadaki rolünü anlatıyor. Türkiye'de ordunun Avrupa'nın modernizm, İslami yönetim biçimlerine direniş, laiklik gibi değerlerini temsil ettiğini vurguluyor. Karşımda, 20'li yaşlarında İstanbul'dan otomobille yola çıkıp Afganistan'a kadar gitmiş, Erzurum'dan Trabzon'a kadar her köşemizi görmüş, defalarla Mavi Tur'a katılmış biri var. "Ordunun rolünü çok hızlı azaltmamak lazım. İslamlaşma tehlikesi küçük de olsa var" görüşünü savunuyor. Aslında şu anda Fransa kendi dertleriyle daha fazla meşgul. AB'nin Fransızların hayallerindeki gibi çıkmadığını vurguluyor Vedrine. "Fransızlar, çok kutuplu dünyada ABD, Çin, Rusya'nın yanı sıra AB'nin bir güç olarak ortaya çıkacağını, bu gücün liderliğini Almanya ile birlikte Fransa'nın yapacağını düşünüyorlardı, böyle olmadı" diye tane tane anlatıyor. Fransızların kafasının, dünyanın gidişatından AB'ye, oradan da Fransa'nın dünyadaki rolüne, AB'deki rolüne kadar birçok konuda karışık olduğunu söylüyor. Türkiye'nin üyeliğine tepkinin bundan kaynaklandığını savunuyor. "Türkiye ile ilgili özel bir durum. 6 üye ile başlanmıştı, 12, 15, 25 oldu. Sokaktaki halk gidişatı anlamıyor. Yoksa tek tek sorarsanız insanlar Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyor. Ama bu kadar büyük bir ülkeyi içeri almaktan da korkuyor."
|