Teröriste ne oldu!
Belçikalılara köpürüyoruz, "Teröristi kaçırdılar" diye. "Sabancı suikastı" faili, ama Belçika'da başka davalardan önceki gün mahkum olan Fehriye Erdal kayıplara karışınca, tepkimiz bu. Bizzat kendimizin "teröristi öldürttüğü" akla gelmiyor. Oysa, "Sabancı suikastı"nın esas tetikçisi Mustafa Duyar, Türkiye'ye getirilmiş, cezaevine konmuş, "itirafçı" iken cezaevinde "öldür(t)ülmüş"tü. Hafıza tazelemek için "paralel tarih" denemesi yapalım mı?
9 Ocak 1996: Sabah saatlerinde, bir gün önce bir gösteriyi izlerken gözaltına alınarak, çok sayıda kişiyle Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürülen, orada polisler tarafından dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin cesedi bulundu. 9 Ocak 1996: Dikkatler Göktepe cinayetine çevriliyken, sıkı güvenlik tedbirleri olan Sabancı Holding'in 25'inci katında Özdemir Sabancı ile Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe'nin öldürüldüğü duyuldu. Kameralar failleri belirlemişti. DHKPC adına cinayet üstlenilirken, hazırlığı çaycı olarak çalışan Fehriye Erdal'ın yaptığı öne sürüldü. Doğrulanmayan bir iddiaya göre ise, o işi ayarlayan şirket, polis müdürlerinden Hüseyin Kocadağ ile bağlantılıydı. "Sol örgüt"ün asıl hedefinin Sakıp Sabancı olduğu tahmin edildi; son zamanlarda, "Demokratikleşme, Kürt sorunu" üzerine çıkışlarıyla Alpaslan Türkeş'in tepkisini çekmişti. Esas tepkiyi "sağ"dan alırken "sol" suikastın hedefi olmuşlardı. 3 Kasım 1996: Hüseyin Kocadağ'ın kullandığı, bagajı silah dolu ve "derin devlet ülkücüsü" Çatlı ile DYP'nin "PKK karşıtı korucu Kürt milletvekili" Bucak'ın bulunduğu Mercedes Susurluk'ta kaza yaptı. Kocadağ ve Çatlı öldü. "Susurluk" adıyla "derin devlet-polis-mafya-çeteler-siyaset-Jitem-Yeşil-faili meçhuller"in tartışıldığı, davaların açıldığı süreç başladı. 6 Ocak 1997: Cinayetin baş sanığı Mustafa Duyar, kimine göre Şam Büyükelçiliği'ne teslim oldu, kimine göre yakalandı; Türkiye'ye getirildi. Hedefin Sakıp Sabancı olduğunu, Fehriye'nin yanlış kat gösterdiğini söyledi. Kırklareli Cezaevi'ne kondu. 28 Ocak 1997: Çatlı'nın, devlet (polis) tarafından aranırken düğünlerde İbrahim Şahin gibi özel harekatçı polis şefleriyle sarmaş dolaş olduğunun fotoğrafları ortaya çıktı. 1 Şubat 1997: En yaygın ve sürekli kitle eylemlerinden "Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık" başladı. Hedefi "çeteler"di. 28 Şubat 1997: Genelkurmay, MGK toplantısında, Başbakan Erbakan'ın önüne muhtıra gibi bir bildiri koydu ve daha sonraki süreçte hükümet gitti. 8 Mart 1997: Uyuşturucu kaçakçılığı ile de anılan ve elinde Emniyet'ten belge, yeşil pasaport bulunan, "Çatlı'nın eşinin dayısı" Yaşar Öz teslim oldu. "Açıkça söylenmeyecek nedenlerden ötürü uyuşturucu ile ilgilendim" dedi. 30 Kasım 1998: "Karagümrük Çetesi" olarak bilinen Ergin kardeşler, cezaevi aracından firarlarından sonra yakalandı. 15 Şubat 1999: Afyon Cezaevi'ne nakledilmiş olan Mustafa Duyar, "Karagümrük Çetesi'nin adamları"nın kurşun yağmuruyla öldürüldü. Cezaevine silahı Erginler'in avukatının soktuğu ileri sürüldü. Vedat Ergin daha sonra, "Duyar için Sabancı ailesinden para almadık. Sami Tokur kardeşimizin işlediği cinayettir. Sami öyle istemiş, öyle olmuş. Ama şahsıma söylüyorum, kardeşimin katilini öldüreni ihya ederdim" diyecekti. Tetikçilerden çete üyesi Ahmet Yargüder ise, bir ifadesinde "Duyar'ı öldürme talimatını Yeşil diye tanınan Mahmut Yıldırım'dan aldık" demişti. Ağustos 1999: Eskişehir Cezaevi'nde, Ergin Biraderler öldürülmek istendi. Azmettirici olarak Yaşar Öz yargılanacak, Çatlı'nın yakın arkadaşı, katliam sanığı Haluk Kırcı da tanık olacaktı. Ergin Biraderler; Yaşar Öz, İbrahim Şahin ve çok sayıda Susurlukçuyu Metris'te öldürülmekten kendilerinin kurtardığını iddia ediyordu. 21 Eylül 1999: Bayrampaşa Cezaevi'ndeki mafya hesaplaşmalarının ardından Ankara Ulucanlar ve İstanbul cezaevi baskınları yapıldı; çok sayıda tutuklu ve mahkum öldü. 26 Eylül 1999: Fehriye Erdal Belçika'da Neşe Yıldırım adına bir pasaportla yakalandı. "Teröriste ne olduğu"nu bir daha düşünelim şimdi?
|