 Başbakan yolsuzluğun merkezinde
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan arasındaki ilişkinin, ''platonik abi-kardeş ilişkisi'' olmadığını belirterek, ''Türkiye'deki yolsuzluk iddialarının merkezinde, Maliye Bakanı değil, bizzat Başbakan vardır'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, yolsuzluk tartışmalarını değerlendirdi.
Yozlaşma ve çürümenin ortaya çıktığını öne süren Baykal, AK Parti'nin kadrolaşma politikalarının, yolsuzluk ve çeteleşmelere yansıdığını savundu.
Baykal,
Türkiye'nin, gençlik, belediye, enerji ve gümrük çetelerine kadar her türlü çeteyi gördüğünü, şimdi ise sauna çetesininortaya çıktığını söyledi. Baykal, çeteleşmenin, toplumun yaşam biçimi haline dönüştüğünü, bunun, sıradan bir magazin haberi şeklinde geçiştirilemeyeceğini dile getirdi.
Olayın içinde üçlünün görüldüğünü belirten Baykal, ''Bunlardan biri eski-yeni bürokratlar, AK Parti'li milletvekilleri, yöneticiler ile bu ikiliyi kullanmak isteyenler'' dedi.
'AMPUL UTANDI MI?'
AK Parti'nin, ''hayatın her alanında bir yolsuzluk merkezi haline dönüşmeye başladığını'', yolsuzluğun tavandan tabana yansıdığını iddiaeden Baykal, şöyle konuştu:
''Balıkçı, balığın başını değil, kuyruğunu koklayan kişiye, neden başını koklamadığını sorunca, 'başı zaten kokuyor da kuyruğuna kadar indi mi onu merak ediyorum' karşılığını alır. AKP'de koku, tepeden tabana inmiştir. Örgütsel, kurumsal kimlik kazanmıştır.
AKP, ampulünün sarısını, turuncuya döndürmeye çalışıyor. Acaba, ampul utandı da yüzü kızarmaya mı başladı? Yolsuzluk, artık AKP'de günlük bir olay haline gelmiştir.''
'DÜRÜST TAVIR TAKINDI'
CHP lideri Baykal, Maliye Bakanı'nın, ''bir yolsuzluk uygulamasının parçası haline dönüştüğünü'', bunun açık bir gerçek olduğunu ileri sürdü.
AK Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in dün vicdanının sesini dinleyerek, dürüst bir tavır takındığını kaydeden Baykal, soruların ortada olduğunu ancak cevapların verilemediğini söyledi.Deniz Baykal, yolsuzluk konusunun, bir bakanın kişisel zafiyeti, kendisini tutamaması, bireysel eksikliği olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Karşı karşıya olduğumuz tablo, kişisel olayın ötesine geçmiştir.Tablo açıkça gösteriyor ki; ortaya çıkan yolsuzluklar, birbiriyle dayanışma içinde olan, yapılan işi bütün boyutlarıyla bilen ve onu sahiplenmekte kararlılığını sürdüren, bir ekip, takım dayanışması içinde götürülmektedir.
Maliye Bakanı ile Sayın Başbakan arasındaki ilişki, bu kadar açık,somut yolsuzluk iddiaları ortaya atıldıktan sonra bile, olayın ele alınmasına fırsat vermeyecek kadar yüksek bir dayanışma ilişkisidir.
Bu ilişkinin, platonik abi-kardeş ilişkisi düzeyinden ibaret olduğunu düşünmek gerçekçi olmaktan çıkmıştır. Türkiye'deki yolsuzluk iddialarının merkezinde, Maliye Bakanı değil, bizzat Başbakan vardır.
Maliye Bakanı ile ilgili iddiaları ortaya koyduğumuz zaman, Sayın Başbakan, 'bu iddiaların ispat edilmesi gerekir, ispat etmeyenlerin üçnokta' demişti. Şimdi ben Sayın Başbakan'ın, Çömez'in mektubunu dikkatlice okumasını öneriyorum. Okuduktan sonra şöyle başını eğilip yakasına bakmasını öneriyorum. Üç nokta, nereye gelmiştir, şimdi oturup değerlendirme yapma zamanı gelmiştir.''
'YOLSUZLUK İDDİALARININ ALTINDA KALDI'
CHP Genel Başkanı Baykal, çürüme ve yolsuzluğun Maliye Bakanı olayını çoktan aştığını ifade ederek, ''Arkasında Başbakanlık iradesi olmasa, Maliye Bakanı'nın bu kadar rahatça ve akla hayale sığmaz uygulamalar içinden geçmesi mümkün olabilir mi? Hangi güvenle yapılıyor?'' diye sordu.
Bir emniyet yetkisinin, eğer hırsız evin içindeyse, kilidin işe yaramayacağına ilişkin sözlerini anımsatan Baykal, ''İşte olay budur''dedi.
Baykal, artık görünen köyün kılavuz istemediğini dile getirerek, AK Parti'nin, ''yolsuzluk iddialarının altında kaldığını'' öne sürdü. Baykal, AK Parti'nin yolsuzluk iddialarından kurtulmak için Anavatan Partisi, DYP ve MHP'yi suçlamasının yetmeyeceğini, bunların hesabının yargıda ve siyasette görüldüğünü belirterek, şimdi AK Parti yolsuzluğugerçeğinin olduğunu savundu.
'MEŞHUR VE MARUF MALİYE BAKANI'
CHP lideri Deniz Baykal, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Elektrik Piyasası Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşmeleri sırasında, gece yarısı verilen bir önergeyle önemli değişiklik yapıldığını öne sürerek, yap-işlet-devret uygulamasıyla yaptırılan elektrik santrallerinin, sahiplerine intikalini öngören birdüzenleme getirildiğini belirtti.
Konunun ciddi olmasına rağmen, tasarı ile getirilmediğini ifade eden Baykal, ''Acaba tasarı olsa, bakanların tümünün imzasının alınmayacağı kaygısı mı var, kamuoyundan konu kaçırılıyor mu?'' sorularını yöneltti.
Baykal, tasarı görüşmeleri sırasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı değil, ''meşhur ve maruf'' Maliye Bakanı'nın bulunduğunu ifade etti.
Sayıştay'ın 2004 raporunda yap-işlet-devret anlaşmasıyla yapılan santrallere 2.2 milyar dolar fazla ödeme yapıldığının yer aldığına işaret eden Baykal, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun konuyu inceleterek haklı bulduğunu ileri sürdü.
Baykal, ülkenin güney sınırlarının büyük bölümünün mayınlandığını,mayınlanmış arazinin 508 bin dönüm olduğunu ifade ederek, Maliye Bakanlığı'nın, bu bölgelerin mayından arındırılması için, yetkisi olmadığı halde, ihale yoluyla değil, yap-işlet-devret yoluyla sorunu çözmeyi tercih ettiğini söyledi.
Türkiye'nin sınır bölgesinin 49 yıllığına, mayından temizlemek üzere yabancı firmalara devredileceğine dikkati çeken Baykal, ''Bu memleketin güvenlik kurulları ne yapıyor? Buna kimler, nasıl izin veriyor? diye sordu.
'TERCÜMANLA MI KONUŞACAKLAR?'
Deniz Baykal, Başbakan'ın, bir ''doktor tartışması'' açtığını belirterek, ''Başbakan'ın doktorlarla arası iyi değil, kiminle arası iyi bilmiyorum...'' dedi.
Yurtdışına hasta gittiği için yurt dışından doktor getirileceğininsöylendiğini belirten Baykal, 2003'ten bu yana kamu kesiminden yılda 80-90 hastanın yurtdışına gittiğini vurguladı. Baykal, kendi parasıylatedavi olmak üzere yurtdışına gidenlerin kimler ve kaç kişi olduğunu sorarak, şunları kaydetti:
''İnsanlar köyünden, kasabasındaki sağlık merkezine gitmeye zorlanıyorlar. Milyonlarca insan yurtdışına mı gidiyor? Bir başbakanındüşünmesi gereken sorun 70 milyonsa ona başka türlü yaklaşılır, eğer Başbakan 70 milyonun sorunuyla değil de cebine parayı koyup, yurtdışında tedavi olmayı tercih edenlerin sorunuyla ilgiliyse, o zaman başka yaklaşılır.
Anadolu'nun pek çok kasabasında doktor, temel sağlık araç-gereçleri yok. Getireceğiniz doktor nereye gidecek. Anadolu'nun ücra köşelerine mi göndereceksiniz? Tercümanla mı konuşacaklar orada? Dini imanı para olan, para kazanmak için sağlık sektörümüze girmeyi öngören o insanları getirerek mi sorunları çözeceğiz. Dişini çektirmekiçin yurtdışına çıkma imkanı olan insanların peşinde koşacağına, milyonlarca insanın sağlık sorunlarına sahip çık.''
|
