| |
Yarın 28 Şubat
Sülalesinin yargıya düşen mallarını güvence altına almak amacıyla mı yoksa epeydir Ankara'da tasarlandığı söylenen bir senaryodaki rolü gereği mi ya da bu yaşına rağmen siyasal iştahını hala dindiremediği için mi bilemiyorum ama Süleyman Demirel'in 28 Şubat için "kim demiş post-modern darbe" dediğini görünce birden o günlere gitti aklım. İki kez darbeyle devrilmesine rağmen bunu sorun yapmadığı ve kendisini deviren generallerle bir zaman sonra kol kola girip açılışlara gidecek kadar siyasal hazmı geniş olduğu için onun bu konudaki sözlerini insanlar pek ciddiye almaz. 28 Şubat'ın "darbe" olup olmadığını aslında en iyi bilecek kişi de odur ama onun siyasal hesaplarının doğrularla kesişmesi pek kolay olmaz.
Ancak nedeni ne olursa olsun 28 Şubat'ı hep hatırlamakta fayda var. O dönemdeki darbeci cuntanın ortalarda dolaşmaya meraklı bir generali, bir canlı yayında 28 Şubat'ın "post-modern" darbe olduğunu söylemişti. Gerçek bir hukuk devleti olsaydık "anayasal bir suçu" itiraf edenler çoktan yargının önüne çıkmış olurdu. Hasan Cemal de "Kürtler" adlı kitabında, Çevik Bir'in o dönemin gazete patronlarına neler söylediğini anlatır... Hangi demokratik ülkede generallerin yazarlarla ilgili gazete yönetimlerine baskı yaptığı görüldü... O dönemde, şimdi hepsi hayatta olan kimlerin neler yaptığı hepimizin hafızasında... Belgeleri de ortada... Ortada olmayan sadece hukuk. Darbecilerden korkup, yazarlara çizerlere baskı yapmanın utancı nasıl taşınır, bunu ben hiç anlayamadım. Türkiye'de tüm darbeleri yaşadım. 1971'de evi basıp kitapları toplayan, ardından babama Selimiye'de ağır manevi işkence yapan dönemin Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün yaşamının son otuz yılını canlı hayalet gibi yaşadı. Oğlu soyadını değiştirdi... Darbecileri, işbirlikçileri, bitmeyen bir kinle sürüp giden yazar düşmanlığını yakından izledim. Hepsinin gelişini ve gidişini gördüm. Hepsi de iktidarlarının hiç bitmeyeceğini sanırlardı. Ne oldu, geriye büyük bir utanç kaldı. Belki bunları bir gün daha uzun uzun anlatır, yazarız.
28 Şubat post-modern darbesi "laiklik" elden gidiyor diye yapıldı. Benim merak ettiğim şu: Atatürk devrimleri yerli yerine oturduysa "laiklik neden elden gitsin?" Yok bu devrimler tehlikedeyse, neden hala tehlikede olacak kadar sallantıda duruyor? Askerler, sürekli olarak laiklik ilkesinin tehlikede olduğunu söylüyor. Ama buna tüm toplumun sahip çıkmasını sağlayacak sosyoekonomik gelişmelere destek olmak yerine tanklardan medet umuyorlar. "Laiklik elden gidiyor" kaygısı gerçek bir kaygı mı, yoksa iktidar savaşında kullanılan bir silah mı doğrusu pek ayırt edilemiyor. Yarın 28 Şubat post-modern darbesinin yıldönümü... Ben "din devletinde" de yaşamak istemiyorum, askeri rejim altında da... Temel hak ve özgürlüklerin evrensel hukuk kurallarıyla güvence altına alındığı doğru dürüst bir ülkede yaşamak istiyorum. Bunun tek sağlıklı yolu Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarının, çok daha büyük ölçüde zenginlik ve özgürlük üretecek hale gelmesi. AB süreci de bunu sağlayabilecek bir reçete...
28 Şubat döneminin en sıcak günlerinde de, bizleri kendi darbeci mantıklarının propagandasına alet edemeyip andıçlayanların, yazarlara baskı yapmaya uğraşan darbecilerin silinip gideceklerini, bizlerin de yaptığımız işlere devam edeceğimizi biliyordum. Suçluları cezalandıran bir "hukuk" yoksa da... Onları kenara iten bir "hayat" var çünkü...
|