kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Kirca @ SABAH
 

Irak çok mu ırak?

Türkiye iki gün sonra, belki de ülkenin kaderini değiştiren bir olayı hatırlayacak üçüncü yıldönümünde:
1 Mart Tezkeresi'ni...
Zaman hızlı akıyor.
Hiçbir şey durduğu yerde durmuyor.
Peki herkes üç yıl önce durduğu yerde duruyor mu Türkiye'de? Üç yıl önce, Amerika'nın "Irak'ı işgali" nin eli kulağındaydı.
Müdahale kaçınılmazdı. ABD, bölgeye bu kadar yığınak yaptıktan sonra geri dönemezdi.
O günlerde Türk kamuoyu da, Türk siyaseti de savaş hançeriyle ikiye bölünmüştü sanki orta yerinden...
Kimse açıktan savaş yanlısı bir tutum alamıyordu, ama ABD'nin yanında yer alınmasını isteyenlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değildi.
Nitekim, bu koşullarda gündeme gelen 1 Mart tezkeresi, bölünmüşlüğün parlamento ölçeğindeki fotoğrafını ortaya çıkardı.
Olağan çoğunlukla kabul edilmiş görünen tezkere; nitelikli çoğunlukla reddedilmiş oldu.
Üzülenler, sevinenler; kazandık diye mutlu olanlar, kaybettik diye hayıflananlar...
Kimilerine göre, Türkiye Irak'taki "aktörler" den biri olma şansını kaybetmişti.
Öteki cenaha göre ise, büyük bir belayı def etmişti. Aradan üç yıl geçti.
Şimdi ne söylemeli?


Kimilerine göre Irak iç savaşın eşiğinde...
Bu başka bir şeye benzemiyor.
Terör gibi, direniş gibi, hatta savaş gibi değil.
İç savaş belalı bir şey...
İç savaşın kitleleri var, iç savaşın somut hedefi yok.
İç savaşın dogmatik, tartışılmaz temelleri var, iç savaşın süresi yok.
Yani... Milyonlarca insan, bir başka grup milyonlarca insanla; herhangi somut bir neden için değil, sadece doğuştan gelen "varoluş özellikleri" ya da inançları için zamanı ve hedefi belirsiz bir çatışmaya giriyor.
Ne vakit biteceği belli olmayan... Sanki birbirini yok edinceye kadar sürecekmiş gibi görünen bir savaş... Ve kullanılan her yöntemin karşılıklı "mübah" sayıldığı bir savaş...
Cenevre'si, sözleşmesi, hukuku, "and" ı, "ant" ı, akdi, nakti, paktı olmayan...
İç savaş belirsiz, iç savaş korkutucu...
Bir de... İç savaş bulaşıcı!..


Ancak...
Irak'ta bütün bir hafta boyunca yaşananların "iç savaş" olarak tarif edilemeyeceğini söyleyenler de var...
İç savaştan çok, ortada bir iç savaş tehlikesi olduğu düşüncesini yaymak için "provokasyon" lar yapıldığına inananlar... Provokatörü göstermek için işaret parmağını "işgalci" ye doğru uzatanlar... Olayların; işgalin sürmesine olanak sağlamak için kışkırtıldığından emin olanlar...
Bu neyi değiştirir? Ortada patlamaya hazır bir "cephanelik" bulunduğunu en küçük kıvılcım göstermiyor mu? 2003 işgaliyle arı kovanına çomak sokuldu bir kere... Asıl provokasyon işgalin kendisi değil miydi sanki?


Türkiye ne kadar korkmalı yanı başındaki yangın tehlikesinden? Ne kadar ilgilenmeli? Sünnilerle Şiiler arasındaki çatışmaya bakıp; Müslümanlığın "ortak üst kimlik" olabileceğini öne süren "tez" in çöktüğünü söyleyenler olacaktır şimdi. Doğru sayılabilir. Ancak, bu; yanı başımızdaki tehlikeden çıkarılacak "en hafif" ders olurdu.
Irak bize o kadar ırak mıdır gerçekten? Yalnızca hudut komşumuz mudur Irak? Başka akrabalıkların, başka komşulukların, başka dostlukların, başka düşmanlıkların nefesi bizden o kadar uzak mı? Öyleyse, şimdi yeniden üç yıl öncesine dönmeli...
Ne diyordu tezkere? Türkiye'de ABD askerinin konuşlanmasına ve Türk askerinin Irak'a gönderilmesine izin verme...
Türkiye, kendi hesabınca Kuzey Irak'ta güç bulundurmayı umuyordu. Ama o günlerde ABD'nin konuştuklarını da hatırlayın: Türk askerinin "Şii bölgesi" nde yerleştirilmesi hesaplarını hatırlayın.
Türkiye'yi bir anda "büyük yangın" ın taraflarından biri haline getirebilecek bir planın içinden nasıl sıyrılmış olduğumuzu anımsayın.
Parsada payımız olsun derken, olası bir cehennemin eşiğinden nasıl döndüğümüzü bir düşünün. "Allah'ın sevgili ülkesi" olduğumuzu kavrayıp şükredin.
Her 1 Mart'ta havayı ciğerlerinize çekin. Cemrenin havaya henüz düştüğü bugünlerde, baharın müjdecisi öteki cemreleri bekleyin.
"Cereme" yle "cemre" arasındaki farkı fark edin!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Hatıra endeksi!   / 22-02-2006
 Kurtlar ve oğlum...   / 20-02-2006
 Aliye'yle Ayhan...   / 17-02-2006
 Keşif!   / 15-02-2006
 Hâkim ve hakem!   / 13-02-2006
 Atatürk'ün 5 kardeşi!   / 10-02-2006
 Kırılma noktası!   / 08-02-2006
 Çilli horoz!...   / 06-02-2006
 Ne yaptın Tommiks?   / 03-02-2006
 Dünya yuvarlak değildir!   / 01-02-2006
ALİ KIRCA
Irak çok mu ırak?
Türkiye iki gün sonra, belki de...
ERGUN BABAHAN
Aydınlığı karartma çabaları devrede
AK Parti, üçüncü...
UMUR TALU
Masajın mesajı
Israr etmenin bir manası olabilir mi?...
ERDAL ŞAFAK
İkili oyun
Bu hafta Kıbrıs sorunuyla ilgili "anlamlı"...
MEHMET ALTAN
Yarın 28 Şubat
Sülalesinin yargıya düşen mallarını...
'İç savaş çıkarsa Türkiye girebilir'
Irak'ta Şii camiine saldırı, ülkede iç savaş çıkabileceği...
Rum gemisi geriliminde iki farklı açıklama geldi
Yunanistan ve Rum kesimi Dışişleri Bakanları, Mersin limanına yanaşan...
Tosun Paşa böyle istedi: 2-2
Tosun Paşa böyle istedi: 2-2
Derbiye Sergen damga vurdu. Maç boyu üstün taraf Beşiktaş olsa da...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu