|
"Acıyı değil neden acı çektiğimizi anlatıyorum"
|
|
Zeki Demirkubuz sinemasındaki acı, insanın acı çekmeye mahkum olması ve suçluluk temalarını kendi dinsel özüne bağlıyor.
ZEKİ'nin sinemasında bana göre iki ana tema var: acı ve insanın acı çekmeye mahkum bir varlık olduğu. Bir de suçluluk: insan doğuştan suçludur ve bunun cezasını çekmesi gerekir. "Evet, bunlar doğru. Ben böyle düşünüyorum. Bende sanırım dinsel bir öz var ve bu ondan kaynaklanıyor." Dinsel bir özden söz ettiğine göre, Tanrı'ya inanıyor mu ve bir mesaj vermeye mi çalışıyor? "Aslında inanç geliştirmesi güç biriyim. Dediğin anlamda bir inancım yok ama ateist de değilim. İki tarafın da sözcüsü ve savunucusu değilim. Ama bence sanat da dine benzer bir öz taşıyor. "Bu kadar soyut, bu kadar karşılığı meçhul bir alana insan neden ilgi duyar? İnsan aslında fiziksel bir varlık ama zaman içinde kendisini ifade etmek için soyut ve manevi bir sürece giriyor. Dinsel özü, hayata ya da olgulara karşı inanç geliştirme anlamında almıyorum. Bende böyle bir haz duygusu yok. İnanç geliştirebildiğim tek şey, Beşiktaş." Böyle ciddi ciddi konuşurken, birden Beşiktaş deyince irkiliyorum: beni işletiyor mu ne? Ama hayır, çok ciddi: "Beşiktaş tutkum hep vardı, ama son üç-dört yılda çok arttı. Akılla açıklayamadım bunu." Sonra yeniden daha karanlık alanlara dönüyor: "Bu acı çekme, vicdan sahibi olmak, suçluluk duyguları, bugüne kadar felsefi alanlardan çok dinsel alanlarda karşılık buldu. Ben acıyı anlatmıyorum, neden acı çektiğimizi anlamaya çabalıyorum."
|