| |
Uçurumun kıyısında
Mesut Barzani'nin "Bağımsızlık koşulu"nu hatırladınız mı? "Sünniler ile Şiiler arasındaki iç savaş Irak'ı böler" demiş ve eklemişti: "Böyle bir durumda, Kürtler'in tam bağımsızlık ilanı dışında seçeneği kalmaz." Irak herkesin korktuğu ama hiç kimsenin engelleyemediği o sona artık iyice yaklaştı.
"Anlatmaya sözcüklerin yetmeyeceği bir felaket. Tüm Müslümanlar için, Allah korusun, Mekke'ye saldırı neyse, Şiiler için Samarra'daki saldırı da o..." Bağdat'taki Mustansiriye Üniversitesi'nde siyasal bilimler okutan Prof. Hazım El-Naimi, Şiiler'in Irak'taki 4 kutsal mekanından biri olan Askeriye Camii'ne saldırının boyutlarını böyle değerlendiriyor. Diğer adı Altın Cami olan Samarra'daki Askeriye Camii, Şiiler'in 12 imamından 10'uncusu Ali Naki (Ali bin Muhammed) ile 11'incisi Hasan Askeri'nin (Hasan bin Ali) türbelerini barındırıyor. Dahası, Ali Naki'nin torunu, Hasan Askeri'nin oğlu olan 12'nci ve son İmam Mehdi orada doğdu. Şiiler'in birgün dönüp dünyaya çekidüzen vereceğine inandıkları, "Kaim, İmam-ı Zaman" denilen Mehdi bin Hasan'dan, yani "Kayıp İmam" ya da "Görünmeyen İmam"dan söz ediyoruz. Hazreti Muhammed ve Hazreti Ali'nin soyundan gelen 12 İmam'ın son 3'üne mekan olan, kubbesi altın, dış duvarları turkuaz seramikle kaplı, İslam mimarisi şaheseri 1200 yıllık camiyi havaya uçuran bombalar, aslında Irak'ta barış, birlik ve beraberlik umutlarının son kırıntılarını yok etti. Sünniler ve Şiiler arasındaki ayrılığı dipsiz uçuruma dönüştürdü. Şimdi Şii gruplar Sünni camilerine saldırıyor (en az 170'i bombalandı, yakıldı, tarandı ya da işgal edildi), imamlar kaçırılıp öldürülüyor, evler basılıyor, insanlar kurşuna diziliyor. Bağdat morgunda yer kalmadığı söyleniyor. Bu öfke kaçınılmaz olarak misilleme saldırıları ve katliamları getirecek. Başta Şiiler'in en önemli dini lideri Ayetullah Sistani ve Devlet Başkanı Celal Talabani olmak üzere tüm sözü geçenler halka "İç savaş tuzağına düşmeyin" çağrısı yapıyorlar ama aslında herkes iç savaşın başladığını görüyor. Gerçekten de Irak'taki kaos Yugoslavya'nın son günlerini çağrıştırıyor.
İlk kopan kimler olmuştu? İşin bu noktaya gelmesinde, iki etkenin çok büyük rolü var: 1- Üç topluluğu birarada tutacak tutkaldan yoksun hazırlandığı için kaçınılmaz olarak Irak'ın üçe bölünmesine yol açacak anayasa. 2- Tüm partilerin ve tüm siyasi aktörlerin mezhep, cemaat temelinde politika yapmaları. Düşünebiliyor musunuz; bu kader günlerinde bile her grup koltuk pazarlığına devam edip duruyor. Yugoslavya'nın sonunu bu kadar andırdığına göre, Irak'taki durumu o şablona uyarlarsak şöyle bir tablo çıkıyor: Sünni bölgesi Sırbistan gibi, Şii bölgesi Hırvatistan, Bağdat ise Saraybosna. Peki ya Kuzey Irak? Onun Yugoslavya'daki karşılığı da Slovenya. Hatırlayın; o kanlı hesaplaşmada sadece Slovenya tek el silah atmadan, barışçı yollardan Yugoslavya'ya veda etti. Üstelik ilk ayrılan da o oldu. Birbirleriyle boğuşan Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar, o kopuşa seslerini bile çıkaramadılar. Kan gölünden farksız Irak'ta, Saddam rejiminin devrilmesinden beri şiddetin sıçramadığı tek yer Kuzey Irak. O nedenle, iç savaşın kıyısından dönülmezse, Bağdat'la bağlarını koparabilecek ilk bölge mutlaka orası olacak. Hem de silaha sarılmaya gerek duymadan. Ve bu ayrılığın meşruiyetini kimse sorgulayamayacak. Çünkü Mesut Barzani aylar önce uyardı: "Şiiler ile Sünniler arasında iç savaş çıkarsa, bağımsızlığımızı talep edeceğiz." Hamas heyetini ağırlayan Ankara'nın Barzani'ye de davet mektubu göndermesi zamanı geldi. Hem sonra o da seçilmiş bir otorite değil mi? Kuzey Irak'ın -henüz- bağımsız devlet statüsünde olmadığı itirazında bulunacaklara da bir sorumuz var: Filistin bağımsız bir devlet mi?
|