İzolasyon çukurları...
Hamas'ın siyasi lideri Halid Meşad'ın, Ankara'ya adım attığı dakikalarda, Dışişleri Bakanlığı'nda önemli bir toplantı gerçekliyordu. Konusu ise bir başka kriz merkezi İran idi... Toplantıda, ABD'nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Daimi Temsilcisi Greg Schulte, İran'ın nükleer programına devam etmesi halinde nasıl bir yol haritası izleyeceklerine ilişkin Ankara'yı bilgilendiriyordu. Schulte, daha sonra düzenlediği basın toplantısında da Ankara'ya ilettiği mesajı şu sözlerle özetliyordu: "Türkiye, İranlı yetkililere yürüdükleri yolun yanlış bir yol olduğunu ve uluslararası toplumun güvenini yeniden kazanmaları gerektiğini söylemeli..."
Saldırı hemen değil Schulte'nin, toplantıda söylediklerine gelirsek; Aktarıldığına göre "İran nükleer programını geliştirirse, bundan en çok etkilenecek olan Türkiye'dir..." demiş. İran'ın kararlılığını sürdürmesi halinde, yol haritalarının ne olacağını da şöyle aktarmış: "Kısa vadede İran'a bir müdahaleyi düşünmüyoruz. Önce BM mekanizmalarını çalıştıracağız. Sonra gelişmeleri izleyeceğiz." Bu aşamada İran'ı ikna konusunda Türkiye'ye önemli görevler düştüğünün de altını çizmiş.
Kazılan çukurlar Toplantıdan çıkan hükümetin üst düzey yetkilisi, Hamas ziyaretinin yarattığı baskının da etkisiyle olsa gerek şöyle diyordu: "Öyle bir noktaya doğru bizi sürüklemek istiyorlar ki, etrafımızda sürekli izolasyon çukurları açıyorlar..." Ardından da şu cümlesi geliyordu: "Çevremizin izolasyonu, sonunda bizi de izole hale getirir. Buna izin vermeyiz..." Aslında bu son cümlesi hükümetin Hamas ziyaretinin yarattığı baskı altında kalmış ruh halini net bir şekilde ortaya koyuyordu. İddiasına göre, "Hamas heyeti ile görüşülmesi" tek başına hükümetin aldığı bir karar değildi.
"MİT de katıldı" Sözlerini güçlendirmek için de "Devletin bu ziyaretten haberi yoktu" eleştirilerine şöyle yanıt veriyordu: "Hamas ile görüşmelerin sabahki asıl bölümünde sadece Dışişleri ve MİT yetkilileri vardı. Başka kimse yoktu." Zaten sorun da burada ortaya çıkıyordu. Ziyaretin başka bir kılıfa sokulma çabası ve iyi organize edilmiş olması sorunları beraberinde getirdi. Bir yandan ziyarete "parti kılıfı" geçirilmeye çalışıldı, diğer taraftan heyetin otel paraları dahi Dışişleri tarafından ödendi. Karar vericiler ile Dışişleri arasındaki görüş farkına bir de batıdan gelen tepkiler sıkıntıya tavan yaptı. Uzun süredir uygulanan, "Dış politikanın, iç politikaya teşmil edilmesi" taktiğine, "bölgedeki etkinliğimiz elden gidiyor" kaygısıyla atılan süratli adımlar da eklenince ayaklar dolaştı. Hamas'ı belirli oranda yumuşattığına inanırken, dün yaşananlar Ankara'nın telkinlerinin sonuç getirmediğini gösterdi. Bizzat Filistin Lideri Mahmud Abbas'ın "İsrail ile görüşmelere devam edin" çağrısına, Hamas'tan "ret" yanıtıyla birlikte, "silahlı mücadeleye devam edeceğiz" açıklaması geldi. Alt yapısı iyi hazırlanmadığı için, atılan cesur adım Hamas'ın Gazze'de kazdığı izolasyon çukuruna takıldı. Hükümet şimdi geçmişteki olaylardan yola çıkarak, "taktik olarak yanlış başlasak bile, sonunda stratejik başarı elde ediyoruz" beklentisine girebilir. Bu beklentinin ne kadar gerçekçi olduğu da 24 Nisan yaklaştıkça ABD'de Ermeni karar tasarılarının kabul oranıyla ölçülecek. Öyle görülüyor ki, Dışişleri yarından itibaren daha fazla mesai yapacak.
|