Sahi, neyin adıdır İclal?
"İclal" sözcüğünün anlamlarından biri ağırlamadır... Yanılmıyorsam sekiz yıl önceydi; İclal Aydın'ın televizyon programını ilgiyle izliyor, konuklarıyla kurduğu diyaloğu, sorularını çok beğeniyordum. Kendisiyle ilk tanışmam da televizyon programına davet edilmemle olmuştur. İclal'in sunduğu programı hazırlayan bir lise arkadaşımdı ve ben, televizyon binasına onunla sohbet etmek için yayın saatinden çok önce gitmiştim. Böylelikle, İclal Aydın'la tanıştırıldım. Karşımda, kendisini konuğuna çok iyi hazırlamış bir sunucu değil, bir kitap sevdalısı duruyordu. O gün, unutamayacağım bir saat yaşadık İclal'le... Ben katıldığım televizyon programlarını pinpon maçına benzetirim. Eğer karşınızda attığınız topları karşılayacak biri yoksa, duvara karşı oynuyor duygusuna kapılırsınız ve bir an önce o koltuktan kalkmak istersiniz. Ama karşınızda İclal Aydın varsa zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız bir program çıkar ortaya. Evet, İclal'le ilk tanışmam, adının anlamlarından biri olan ağırlama ortamında geçti! O günden sonra birkaç kez daha konuk oldum televizyon programlarına.
Anlamlarından biri de "saygı gösterme" dir, İclal'in... İclal Aydın ile ne kadar samimi, ne kadar yakın olursanız olun, size saygı duyduğunu hissettirir sürekli olarak. Bu davranış onun doğasında vardır. O, hayatın güzel olduğuna inanmıştır bir kere. Ama asla Pollyannacılık oynamaz. Umudun tarafında, karamsarlığı mat etmeye çalışan bir satranç oyuncusu gibidir. Programları, kitapları, köşe yazıları bu tavrın hamlelerinden başka bir şey değildir. Ve İclal, umutsuzluğu köşeye sıkıştırmayı başardı; bu oyunu kazanacak, eminim.
"Büyütme" de İclal'in anlamlarından biridir... Buluşlarıyla, eserleriyle yaşamı güzelleştiren biliminsanlarına, sanatçılara kahraman gözüyle bakmıştır. İclal Aydın bu yüzden çok sevilir. Efendim! Biri "Sen de İclal'i amma da büyüttün" mü dedi!? Bu düşüncelerimi İclal'in konuk olduğu, onun yaşamının ele alındığı bir televizyon programında da söylemiştim. Adı lazım olmayan, yaşamın küsüründe kalmaya mahkum bir dergideki sözümona bir yazar(!) İclal Aydın ile ilgili söylediğim sevgi sözcüklerini ti'ye almaya kalkışmıştı. Oysa o yazı dostluğumuza uzatılan bir ödüldü, benim gözümde...
İkram... İclal sözcüğü bu anlamı da içerir... Ben, yaşantımıza sunulmuş bir ikram olarak görüyorum İclal Aydın'ı. Onun televizyon programları, yazıları olmasaydı bu kadar güzel olmayacaktı hayat... "İclal" sözcüğünün anlamlarıyla tanıtmaya çalıştım İclal Aydın'ı... İsterseniz bir de adının ve soyadının görselliği üzerine düşünelim: İclal Aydın... Ne dersiniz, sizce de "İclal" sözcüğü İstanbul siluetine benzemiyor mu? Sanki, Marmara'nın dalgalarıyla sarhoş olmuş bir gemiden, ufukta görünen tarihi yarımadaya bakıyorsunuz. Ve "Ay" var gökyüzünde... 2005'in son haftalarında başarılı bir yazarla adı anıldı İclal'in... Medyanın yalan çorbasına o da "maydanoz" yapılmak istenildi; söylemediği sözler ağzından çıkmış gibi yansıtıldı, okur yanıltıldı. Hayır! Bunları önemsemek insanların özel hayatlarına saldıran basın teröristleriyle aynı kefeye konulmaktır. Bu yüzden üstünde durmayacağım. Ancak!.. Kalemine saygı duyduğum bazı "eleştirmen"lere İclal Aydın'ın ve Tuna Kiremitçi'nin edebi nitelikleri sorulduğunda yanıt vermeleri ağrıma gitti, saygınlıkları adına üzüldüm, kötü bir magazin haberini ciddiye alarak büyütmelerine aklım ermedi, seviyesizce başlayan bir dedikodu haberine iki yazarı ikram etmelerinden dolayı da bir anlık kaygı duruşuna geçtim! Evet, kaygım eleştirmen kimliğinin bu kadar kolay bir şekilde "elleştirmen"liğe dönüştürülmesiydi! 2006 yılında da yazarların düşüncelerine, sözlerine, özel hayatlarına bu tür saldırılar olacaktır. Ben diyorum ki kitabın çok az okunduğu bir ülkede, edebiyatçıların, bu kolay tuzaklara düşmeye hakları yoktur.
|