|
|
|
|
|
|
İtalya Ağca'yı tartışıyor
Mehmet Ali Ağca'nın tahliye gününde, 13 Mayıs 1981'de Papa İkinci Jean Paul'ü (Karol Wojtyla) hedef almış olan suikast girişimi, aradan geçen yaklaşık 25 yıllık zamana karşın tartışma konusu olmaya devam ediyor.
O dönemde Ağca'yı sorgulamış İtalyan yargıçlardan Ilario Martella, bugün La Repubblica gazetesinde yer alan özel demecinde, 1981'deki suikast girişiminin aydınlatılmasında Vatikan yetkililerinin ketum davranmalarının da rol oynadığına dikkati çekti.
Halen 71 yaşındaki emekli yargıç Martella, olay sonrasında Papa'nın aracında bulunan bir kurşunun Vatikan yetkilileri tarafından İtalyan yargısından saklandığını belirterek, ''Keşke Vatikan konuşsaydı. Vefat etmiş durumdaki Papa İkinci Jean Paul'ü kastediyorum. O, kendisine sıkılan kurşunlardan
birini bile bizden saklamıştı'' dedi.
La Repubblica gazetesi, Martella'yla yaptığı söyleşiyi, ''Wojtyla, kurşunların birini saklamış, sonra da Fatima'ya götürmüştü'' başlığıyla sundu. Yargıç Martella, Vatikan yetkilileri tarafından İtalyan yargısına teslim edilmediği için balistik incelemeden de geçirilemediği İtalya'da yıllardır bilinen kurşunla ilgili olarak, şunları söyledi: ''Papa'nın aracı üzerinde kalan o üçüncü kurşun Vatikan yetkilileri tarafından bulunmuştu. İtalyan yargıçlar olarak bizler, bir yıl boyunca o kurşunun varlığından dahi haberdar olmamıştık. Papa, bilahare o kurşunu gidip, (Portekiz'de bulunan) Fatima'daki Meryem Ana heykelciğinin tepesine yerleştirdi.'' Yargıç Martella, Ağca'nın serbest kaldıktan sonra da, suikast girişimini aydınlatıcı bir şeyler söyleyeceğine inanmadığını kaydetti.
''AĞCA CİDDİ BİR ŞEYLER SÖYLEMEZ''
Martella, Ağca'nın bu bağlamda neler yapabileceği konusundaki tahminleriniyse şöyle özetledi: ''Ağca'nın ciddi bir şeyler söyleyeceği konusunda kuşkularım var. Cezaevindeyken, konuşabilmek için daha özgür bir ortamdaydı. Ama artık zor. Ön planda olmayı sevdiği için, korkarım sıra dışı şeyler de olsa yine bir şeyler söyleyecektir. Yaşamını güvence altına alabilmek ve sempatik görünmeyi garantilemek için, kartları daha da karmayı yeğleyecektir.''
Martella, Ağca'nın suikast girişimi sonrasında 1982'de terk edilmişlik izlenimine kapıldığı sırada kısa bir süreyle de olsa yargıyla işbirliğine yanaştığını söyledi. Martella, Ağca'nın o süreçte, kendisine neler anlattığına ilişkin soruyuysa şöyle yanıtladı:
''1979'da Milliyet'in Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'yi öldürdüğünü söylemişti. Suikast girişimi gününde Aziz Petrus Meydanı'ndaki ikinci adam olan Oral Çelik'ten söz etmişti. 'Onu nasıl suçlayabilirim? O benim kardeşim. Beni hapishaneden o kurtardı' demişti.''
Martella, Ağca'nın suikast girişiminde, kendisinin ve Çelik'in rolü konusunda da, ''Papa, Aziz Petrus Bazilikası'ndan çıkmadan önce yerlerimizi aldık. Çelik sağa yerleşti, ben de sola. Böylece Papa'yı ateş menzilimizde tam ortaya almıştık. Papa'ya meydanı ikinci kez turlarken ateş açacaktık. Ben fotoğraf çekiyormuş gibi yapıyordum. Çelik'le ilk işaretleşmemizi yapmıştık. Papa benim tarafıma geldiğinde birbirimizle tekrar bakıştık, ardından da iki üç el silah patladı'' dediğini belirtti.
PAPA SUİKASTINDA BULGARLARIN ROLÜ Yargıç Martella, suikast girişiminde Bulgarların rolüne ilişkin ilk bulguların Ağca'nın o dönemdeki ifadeleri tarafından teyit edildiğini de savundu. Roma'da suikastın işbirlikçileri hakkında yargılanmış Bulgar sanıklardan Antonov, Ayvazov ve Vassilev'in Ağca tarafından 40 fotoğraf arasından kolayca teşhis edildiğine değinen Martella, ''Ağca bunlardan kimin Havana purosunu içtiğini dahi biliyordu. Bunlar tahminle bilinecek ayrıntılar değildi'' dedi.
Martella, Ağca'nın yargıyla işbirliğini bırakarak ifade değiştirmesininse tehditlerden kaynaklanmış olabileceğini ileri sürdü. Martella, bu konuda, Bulgar gizli servisi adına çalıştığı ileri sürülen Stefan Marcov Petkov'un da aralarında bulunduğu kişilerin yargıç kimliği altında Ağca'yla Roma'da cezaevinde görüşmüş olduklarına işaret ederek, şöyle konuştu:
''Ağca'nın bu şekilde tehdit edilmiş olduğundan ben daha sonra haberdar oldum. Ama kendisini benim sorguladığım dönemde, bir aşamada onda, bir şeyler olabileceği iması eşliğinde aniden bir değişiklik gözlemledim. Dini konuları, Fatima'nın sırlarını işin içine sokmaya, 'Ben Mesih'im' demeye başlaması o dönemdedir. O andan itibaren de inandırıcı hiçbir şey söylemedi.''
AA
|
|
|
|
|
|
|
|
|