Bir Noel'in düşündürdükleri
Ritüelleri severim. Her türlü ayin, kutlama ve ibadete saygı gösterir, seyrinden zevk alırım. Oruç tutulmayan bir evde büyüdüğüm halde Ramazan pidesine, iftar koşturmacasına bayılırım. Her yıl Budist arkadaşlarımla birlikte bir hayvana ithaf edilen Çin yeni yılını kutlarım. (Bu yıl da kırmızılar giyip, ejderha dansına gidecek, ardından da "uzun ömür sebzeleriyle" başlayan şahane bir yemek yiyerek, horoz yılından çıkıp köpek yılına girişimizi kutlayacağız) Yahudi dostlarım sağolsunlar, çocuklarının barmitzva törenlerine, Roş Aşana'da bal ve elma yemeye davet etmeyi unutmazlar. Halloween'e gelince, bunu Amerikan filmlerinden devşirme bir tüketim çılgınlığı olarak değil, ölülerin hatırlanması gereken bir tarih olarak görürüm ve sağlıklarında çok sevdiğim iki kişinin mezarına çiçek götürmeyi ihmal etmem. Ve 15 yıldır her 24 Aralık akşamı Noel yemeği hazırlarım.
SOKAKLAR BOMBOŞ Noel hakikaten bir aile bayramıdır, dolayısıyla da eğer bir aileniz yoksa ve Hıristiyan bir ülkedeyseniz o gün rahatlıkla depresyona girebilirsiniz. 24 Aralık, her yıl "S.O.S. intihar" telefon servislerinin en çok arandığı akşamdır. Sinemalar, tiyatrolar, restoranlar çoğunlukla kapalıdır, sokaklar bomboştur. 6 yaş altı çocukların bulunduğu evlerde, Noel Baba'ya inandıkları için hediyeler gizlice çamın altına yerleştirilir, yetişkinler ise bu kollektif yalana inandıkları yılları nostaljiyle anarlar. Geleneksel bir Noel yemeği kanatlı hayvanlardan oluşur. Yemek, antik ritüellerde güneşi temsil ettiği için yendiği söylenen kaz ciğeri ve ona eşlik eden tatlı bir beyaz şarapla başlar. Ardından, ilk kez 15. yüzyılda Kralın Noel sofrasında servis edilen hindi gelir. İngiltere'de kestane, Yunanistan'da domates, Portekiz'de ceviz, Amerika'da limonla sunulan hindinin ya da bir av etinin yanında Fransızlar genellikle kereviz, havuç, balkabağı gibi tabağa renk veren rafine pürelerle, mahzenlerinin en olgun kırmızı şarabını tercih eder, ziyafeti peynir tabağı ve en son olarak da adına "kütük" denilen ağaç gövdesi biçimindeki pastayla bitirirler. Uzun süredir "Parizyenleşmiş" bir İstanbullu olarak, bu akşam ben de bu geleneksel Noel ritüelinin bir parçası olacağım. Gündüz, ailesinden uzak arkadaşlarımın hepsini eve toplayacağım. Listemdeki 32 kişiye küçük hediyeler verip, hediyeler alacağım, çocuklarımın Noel Baba muhabbetleriyle dalga geçeceğim. Akşam ailenin sevdiğim fertleriyle beraber olduğum için mutlu olacak ama yılda bir kez gördüğüm sıkıcı akrabalarla onların tahammülfersa çocuklarına katlanacağım. Noel'in ertesi günü ise, İstanbul'a uçup, bu kez de ailenin Türk taifesiyle yeni yılı kutlama silsilelerine başlayacağım. Bu arada, yukarıda saydığım yemeklerle Türk mutfağının hain ihtişamı birleşerek, direkt olarak kalça ve bel çevremi mekan bellemiş olacaklar. Ama ben buna hiç aldırmayacağım çünkü tipik küçük burjuva hislerine kapılıp, özel günleri yalnız geçirmediğime, "yerleşikliğime", bir ailemin ve dostlarımın oluşuna sevineceğim. Zaten bundan değil midir özel günlerin hüzünle karışık curcunasını sevmemiz? Belki de tüm bu bayramlarda yalnızlara üzülmek, kendi yalnızlığımızı birileriyle paylaşabildiğimiz için sevinmek demektir...
Sedef Ecer
|