| |
Çok başarılı bir yıldı ama...
İlk yazının mürekkebi bile kurumadan yılın son yazısına geliverdik. Babamın değişiyle "meretin freni koptu" ki tam koptu sanki.. Yıllar dijital saatlerin saniyelerine döndü. Zamanın ivmesi yaş aldıkça arttığından, hafızanın kayıt gücü de dalga geçmeye başlıyor.
2005'ten önce basılmış olan paraların yarından itibaren geçmeyeceğini biliyor musunuz? Tek para birimi YTL olacak. Bu bizler için, "cepteki paraları" kaptırmamak açısından önemli bir bilgi... Ama acaba içimizden kaçı bu yılın hemen başlangıcında yapılan YTL operasyonunu anımsıyor? Kaçımız bu çok başarılı icraatın hakkını veriyor? Demem o ki, seneyi kapsamlı bir değerlendirmeye tabii tutmak, yılın son gününde çabucak yapılacak kolay bir iş değil.
Bitmekte olan yılı tarihler her şeyden önce AB ile "müzakerenin başladığı" yıl olarak anacak. Ama kişisel tarihlerimizin perspektifinden bakınca, üç beş kuruşla yaşamını sürdürmeye çalışan devlet memurları için "nemaların" ödendiği yıl olarak da anılabilir. Tarihler ekonomik dengelerin yüksek bir performansla iyileştiğini, hatta "kamu borçlarında" AB'nin Maastricht kriterlerinin tutturulduğunu yazacak. Kişisel tarih, bu yıl da iş bulamayan birinin işsizliğini teyit edecek.
Toplumsal ve bireysel tarih serüveninin neden her zaman kesişmediği, hele 2005'te aradaki açının neden arttığı ise muhtemelen çok daha ilerde daha rahat bir şekilde yerli yerine konacak. Gümrük Birliği'nden bu yana iskeleti değişmekte olan bir ülke burası... On yıl öncesine kadar "rekabet üretmiyordu", şimdi buna iyice ısınmakta... Değişim startı, ardından Derviş'in yasaları geldi, onu AB uyum yasaları izledi, IMF anlaşmalarının katı kuralları bastırdı. Değişim bastırdıkça, sosyolojik yapı uyum sağlayamayan kısımlarıyla zorlandı. Toplumun yüzde 66'sı enflasyondan zarar görmez, hatta kısmen yararlanırken, enflasyon düştü. Oturduğun yerde kar etme dönemi kapandı. Bir yandan yapısal dönüşüm hızı, öte yandan enflasyon düşüşü, becerisi olmayan yığınlar sorununu iyice ortaya çıkarttı.
Günümüzde de, köylülüğün ve esnaflığın çoğunluğu oluşturduğu Türkiye, ekonomik büyümesini verimlilikten sağladı. Teknolojik yenilenme büyümeye kol gücünden daha fazla yardım etti. Toplumsal ve bireysel serüvenler arasındaki açının bir nedeni de bu... "Büyük resim" ile "küçük resim" farkı... Toplumsal göstergeleri çok başarılı bir yıl bu... Ancak gündem belirleyemeyen, beklenti yönetemeyen, başarıyı masaya getirmek yerine masa altı kırıntılara dalan bir siyaset etme anlayışı gündelik hayatın gündemini iyice bayağılaştırıyor.
AK Parti hükümeti dış parametrelerin mesajını içselleştirdiği vakit mucize yaratıyor. Kendi iç siyaset hesaplarına takılınca da yuvarlanıyor. Toplumsal görüntünün, anteni sallanan televizyon gibi bir resim verip, bir kaybetmesi bundan... Bu yılın son gününde, sanki iki ayrı hükümet ve devlet yan yana duruyormuş gibi bir izlenim var. Üstelik bu doğru da... Adalet ve İçişleri bakanlıkları başka telden çalar görünmekte... Üstelik bu koronun bir yerlerinde "derin" sesler de var. Hükümette bu kırılma yaşanmadan yola nasıl devam edilecek?
2006'nın tek belirleyicisi AB müzakere süreci olur. Bu süreci hükümet eski özeni, şevki ve gayretiyle yürütürse, ekonomiden toplumsal meselelere kadar büyük sorun çıkmaz, aksi takdirde ülkeye hiçbir katkı sağlamayan bağnaz, ilkel ve hamasi milliyetçilik Türkiye'yi uçuruma yuvarlar. Dileriz herkesin mutlu olacağı bir üç yüz altmış beş gün olur.
|