Yılbaşı...
Bazen hatırlamaya çalışıyorum, cep telefonu yokken ne yapıyorduk biz allah aşkına... Şimdi bırakın onsuz yaşamayı, karşı taraf biraz geç açtığında bile sabırsızlanıyor insan.
Daha üç gün önce çağrı cihazı diye bir şey çıkmıştı. Herkes beline takıyor, Kaptan Kirk gibi geziyordu.
Gazeteler tuğla kalınlığında cilt cilt ansiklopedi verir, millet de üzerine dantel koyup, salondaki camekân vitrine yerleştirirdi. Zannedersin 112 parçalık Limoges takımıdır... Şimdi ansiklopedinin kapağını bile açan yok, çürüdü hepsi o vitrinlerde. Çünkü bacak kadar veletler, Oxford'un kütüphanesini getiriyor ayağına, internetten...
Plak vardı, plak. Sonra pikap çıkmıştı. Gemi gibi yatardı salonda... "Dual"i olan, Zeki Müren'den daha havalıydı mahallede... Çocuklar "pikap"ı otomobil markası sanıyor şimdi... Çünkü iPod var. Kibrit kutusundan biraz büyükçe... 10 bin şarkı alıyor içine... 10 bin plağı biriktir, koy üst üste, bina kadar...
Televizyon da böyle bir şey. Onsuz dönemleri hatırlamak adeta imkânsız. Milattan önce gibi. Çok kızıyoruz bazen televizyonlara. "Böyle iğrenç program olur mu, böyle pespayelik görülmedi" falan...
Hadi gelin nostaljiyi sürdürelim. Sene 1968. TRT "ilk" yayınını gerçekleştirdi o yıl. Ve "ilk" yayın akışı şuydu...
18:30 Test diası 19:15 TRT yazısı ve sinyal müziği 19:30 Açılış anonsu 19:35 Başlarken... 19:55 Devrim Tarihi (Belgesel) 20:00 Haberler 20:10 Hava Raporu 20:15 Çizgi film 20:21 Eski Antalya (Belgesel) 20:50 Kapanış anonsu 20:51 İstiklal Marşı, kapanış...
Bugün tüm gazeteler "yılbaşı gecesi" için yayın akışlarını verecek. Ben diyeyim 50 kanal, siz deyin uydudan 750 kanal... E en ukalası için bile, bunların arasında pespaye olmayan bir tane vardır herhalde...
Uzun lafın kısası... Her gün eleştiriyoruz siyasileri, "devlet gömleği" giyen "üniformalı sivil"lerin "sıradan sivil"leri sövüşlemesini hazmedemediğimiz için... Karamsar tablolar çıkıyor genellikle. Milletin hakkını savunalım derken, milletin moralini bozduğumuz çok oluyor. Kaş yapalım derken göz çıkardığımız olmuyor değil yani. Halbuki, hayat "siyaset"le sınırlı değil. Ve şöyle bir baktığımızda, bütün sıkıntılarına rağmen, "öteki" Türkiye'de pek de fena gitmiyor işler sanki...
Cümleten iyi yıllar...
|