Futbol ve adalet
Erkeklerinin -neredeyse sadece- futbol tartıştığı bir toplumda adaletin düzeyini ölçmek çok zor değil. En namuslu liglerde bile hakikaten adil bir yarışma kültürüne dayanmadığı için futbol dünya hayatındaki genel adaletsizliğin özetidir. Son sözü hukuki sınırlar içinde de olsa paranın söylediği bir sektörde ancak ' sermayenin hakkaniyet' tanımına göre adalet arayabilirsiniz. Bir marketin bir bakkalı yutması ne kadar adilse, sözgelimi Real Madrid'in filanca yıldızı kapıp kulübünü kümeye postalaması da o kadar adildir. Ağır sıkletin tüy sıkletteki adamla boğuştuğu spor dalı olarak futbol zihnimizdeki adalet kavrayışını da bozmaktadır. Estetik değerine ve heyecan rengine meftunuz ama futbol kötü huylu bir dilber gibi, beraber olanı da yakıyor, terk edeni de! Evrensel adalet duygusunu sarsan başka bir adalet tarzı ve arzusu oluşturuyor.
Genellikle dişlerimi çeken hekim dostum Y. Günay önceki gün kulağımı çekti: - Ayhan Bermek yarın sabah filanca otelde Futbol Federasyonu Başkanlığı'na adaylığını açıklayacak. Gazeteciliğe spor sayfalarında başlayıp mesleki ömrünün yarısını orada geçirmiş, ayrıca son röveşata golünü kırkında atmış bir futbolsever olarak toplantıya katıldım. Tabii bu koşuş, sadece dişçimin korkusundan kaynaklanmıyordu. Sadece ekranlardan tanıdığım Bermek'le ömrümde karşılaşmışlığım yoktu. Ancak, işin ilginç tarafı şu ki, televizyonu neredeyse sadece maç seyretmek için kullanan bir futbolsever olarak Bermek'i çok takdir ediyordum. Sırf ekranlardan hakkında edindiğim izlenime göre, feci şekilde kirlenmiş futbol alemimizde onun mümkün olduğunca adil davranabileceğine dair bir hisse sahiptim. Basın toplantısında adalet konusuna yaptığı vurgu itibariyle de içimi rahatlatan Bermek'in, çoğunluğun hak etmediğini kazanmaya çalıştığı bir toplumda futbolumuzu pırıl pırıl temizleyeceğini beklemek herhalde aşırı iyimserlik olur. Böyle bir arıtmayı ancak Allah gerçekleştirebilir. - Efendim futbolumuz o kadar da kirli mi? Evet kimsenin ağzına alamadığı kadar kirli! Zira taraftarların duyguları arasında gezinen biri olarak biliyorum ki, bu ülkede futbolsever geçinenlerin yüzde doksan dokuzu şike konusunda dürüst değildir. Hemen her taraftar ' canım herkes az veya çok şike yapıyor, bizim takım da sona doğru bir iki maçı saha dışında bitirse ne olur' demektedir. Kimsenin ' eğer tek puanlık şike katkısı dahi olacaksa kulübüm yüz yıl şampiyonluk görmesin' dediği ve daha uzun bir zaman da diyeceği yok. Hepimiz ' herkesin şampiyonluğu kirli, varsın kirli de olsa şampiyonluk bende kalsın' diyoruz. Bir camiada insanların gönlüne kadar kirlilik girmişse orayı arıtmak gerçekten ilahi bir operasyon gerektirir. Toplantıda Bermek'e, futbolun hukukunun sağlıklı müeyyideler getirip getirmediği, suç ve kusurları yeterince berrak şekilde tanımlayıp tanımlamadığı yolunda bir sordum, verdiği cevaptan da yaranın künhüne vakıf bulunduğu ve gereğine hazırlandığı hissiyle hoşnut kaldım. Adaylığını açıklama toplantısında Bermek'in sürekli altını çizdiği ' adaletli yönetim' nasıl bir şey ki, şahsen dünyanın adaletsizliğini temsil ettiğine inandığım futbolda -özellikle de bizimki gibi yeryüzünün en kirlisinde- haksızlıkları ve çirkinlikleri azaltacak? Herhalde futbolun hukuku yeniden üretilerek! Peki ya bizim futbolseverimiz adaletten neyi anlamaktadır? Tarif gibi bir cevap vereyim: Eski başkan Ulusoy'un gönlündeki ' 100'lük' denge hesabı, halkımızın ortalama adalet idraki ile eştir. Onun elinde olsaydı Üç Büyükler'in her biri 100. yıllarında, Trabzon da ellinci yılında şampiyon olurlardı ve bu çok adil (!) bir durum teşkil ederdi. Nitekim Beşiktaş onun döneminde ilk adaleti (!) gerçekleştirivermişti. Her şey Ulusoy'un gönlüne göre devam etseydi Galatasaray da bu ilkel adaleti yaşayacaktı ama Fenerbahçe'nin aziz liği devreye girdi. Bizim futbol camiamızın ortalama adalet idraki budur! ' Ben kazanmayacaksam lig batsın' diyenlerin boru öttürdüğü yerde, bütün içtenliği ile adalet sözü verebilene Allah ' adil' ismiyle tecelli eyleyip güç versin!
|