2006'da seçim var mı?
Melih Meriç'in HABER TÜRK televizyonundaki Basın Kulübü programında siyaset dünyamızın lekesiz simalarından Mehmet Dülger'le iktidar partisinin nereye gittiğini tartışırken, Şakir Süter'in de vurguladığı gibi -alfabetik sırayla- ANAVATAN, DYP, MHP ve SP'deki canlılık 2006'yı seçim yılı yapmaya yetecek mi? Birkaç ay önce Erdoğan'ın erken seçim istemeyi hainlik ilan etmiş bulunmasına rağmen bu soruya birkaç şartla olumlu cevap vermek mümkün. Mesela ANAVATAN lideri Mumcu'nun görülmemiş boyutlara vardığını öne sürdüğü yolsuzluklardan bazıları büyük medya kuruluşlarında bomba gibi patlar da, iğne deliğinden mısır unu akıtanların sürdüğü öküzün altında buzağılar bulunursa... Mesela DYP lideri Ağar'ın ' Organize İşler' filmine ilham verir hale geldiğini söylediği İstanbul'da başta kap-kaç olmak üzere şehir eşkıyalığı devam ederse... Ayrıca; sağır sultanın bildiği yarım asırlık Kapıkule kepazeliklerine parlak bir neşter vuran Emniyet'in İstanbul'daki çaresizliğinde bityeniği arayanlar çoğalırsa... Yani birileri, Kapıkule'de çomak sokulan hortumdan bölücü örgütün beslenemediğine, ama İstanbul'daki kap-kaçtan ise aslan payını bu çetenin aldığına vurgu yapar da böyle bir farkın ardında iktidar kanadından bazı güçlerin gaflet, dalalet veya ihanetleri bulunduğuna dair yaygın bir dedikodu üretirse... Mesela MHP lideri Bahçeli'nin ' Kayıtdışı dış politika' dediği Erdoğan'ın özel veya kısmen özel temaslarının içeriklerine dair yıpratıcı belgeler ortaya çıkarsa... Mesela ' Üzülerek söylüyorum, AK Parti milleti hayal kırıklığına uğrattı' diyen SP Genel Başkan Vekili Kutan'ın iddiası gerçekten objektif bir değerlendirme ise... Görüldüğü üzere dile getirilecek bütün şartlar, aynı gerçeği merkeze alıyor: - Erdoğan'ın en büyük rakibi hala Erdoğan'ın kendisidir. Gerçekten de başbakan, sadece çok sık konuştuğu için neler kaybettiğini ölçebilse, 17 Aralık 2004'te yüzde 50'lere vuran oy oranında meydana gelen şaşırtıcı gerilemeyi durdurabilir. Sözgelimi, girişte andığım televizyon tartışmasında Dülger'in özetlediği Süleyman Demirel yöntemini Erdoğan da uygulayabilse çok şey değişebilir: - Demirel yapacağı konuşmanın metnini yakın çalışma arkadaşlarına okutarak görüşlerini alırdı. Bütün bu şartlar ve mülahazalar ışığında 2006'nın seçim yılı olma ihtimali ne kadardır? SABAH'ta Balçiçek Pamir'in konuştuğu Kaya Toperi'nin ' FBI ve CIA Başkanı, Kuzey Irak'tan çekilecek ABD'nin yerini Türkiye'nin alması için geldi' demeye getirerek bu yönde ortalarda dolaşan komplo teorisi (!) türünden değerlendirmeleri desteklemesini de denklemin içine katalım. Bu durumda hiç değilse doğal bir erken seçimin herkes için en salim yol olacağı hükmüne varabiliriz. Yalnız bu kanaati paylaşabilmek için, 28 Şubat'ın yerli bir tasarı değil, Irak'ın işgaline giden yolun başlangıcı olduğunu düşünenler arasında yer almak şart! İsteyen buna hala ' komplo teorisi' demeye devam etsin!
İktidar partisinin gerçekten hayal kırıklığı yaşatıp yaşatmadığını, yaşatıyorsa bunu nasıl yaptığını merak edenler için anlamlı bir örnek: Bilindiği gibi hükümet Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nü bir yasa ile kaldırmış, bu arada çalışanların özlük haklarından en küçük bir kayba uğramayacaklarını da hükme bağlamıştı. Çeşitli illerde bu uygulama başarı ile gerçekleştirildi. Ancak İstanbul Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde 60 kadar işçi akıl almaz bir istisnai uygulama ile İSKİ bünyesinde mağdur duruma düşürüldü. Maaşlarının yaklaşık üçte birini yitiren bu aile reisleri, ilgili kanun çerçevesinde yüzde yüz haklı oldukları halde muhatap bulamamaktadır. İşin ilginç tarafı şu ki mağdurların neredeyse tamamı Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy vermiş vatandaşlardır. Onlar bile iktidarın bürokratları arasında dertlerini dinleyecek etkin bir muhatap bulamıyorlarsa ' hayal kırıklığı üretimi' büyük hız kazanmış değil midir?
|