Peynir gemisi...
Aslında o sözün nasıl ve hangi koşullarda söylenmiş olduğunu bilmiyoruz. Ancak bir şeyi biliyoruz: Lafla iktidar gemisi yürümez... Ve fakat... Lafla muhalefet gemisi de yürümez... İktidarlar lafla gelip lafla yıkılmazlar... Muhalefetler de lafla büyüyüp, lafla deviremezler rakiplerini... Başka bir şey gerekir... Daha başka bir şey... Gol atılmamış ve gol yenmemiş bir maçın galibi ve mağlubu olmaz.
Bunları neden söylüyoruz: İki-üç haftadır, Türkiye sözlerin yarattığı krizlerden geçiyor. Başbakanın sözlerinden, muhalefetin sözlerinden, sivil toplumun sözlerinden, yazarların-çizerlerin sözlerinden; vesaire vesaire... "Söylenen" ve bu söylenenlerin karşılığında "söylenen" sözlerin yarattığı gerilime bakarak, ortalıkta "siyasal bir kriz" ortamı bulunduğuna inanmaya başlıyoruz. Hükümetin inişe ya da çıkışa; muhalefetin de çıkışa ya da inişe geçtiği söylenip duruyor. Neye dayanarak? Sözlere dayanarak... Mümkün mü?
Geçmişte mümkün olabildi mi? Türkiye'nin en azından yakın siyasal tarihi, sözlerin attığı düğümlerle bağlanmış krizleri yazıyor mu hiç? Sözler hükümet düşürüp hükümet çıkarabildi mi? Sivil toplum, yetmedi "medya" bir araya gelip "İktidar ölçülerine göre hükümet biçebildi mi?" en keskin konfeksiyon makaslarıyla? Toplum mühendisliği "bir yerlerde" işe yarıyor görünse de sandığa hükmedebildi mi? Şehir içi mahfillerde çizilen "şehir" planları; dışarıda, varoşların ve bozkırların "siyasal imar" derdine çare olabildi mi? Ya ne oldu?
Lafla peynir gemisi yürümedi... Ekmekle yürüdü... Ekmek yoksa çıktı krizler... Ekmek yoksa karaya oturdu gemiler... Ekmek yoksa değişti karaya oturan gemilerin kaptanları... Tarihi bir daha okumalı... Görmeli ki, -askeri darbe ya da sandık darbesi-, fark etmiyor, bütün büyük siyasal depremlerin öncesinde; bir büyük ekonomik krizin fay kırığı vardır. Büyük devalüasyonlar, büyük enflasyonlar, büyük açıklar, büyük borçlar, büyük işsizlikler, büyük açlıklar... Her biri; büyük siyasal "altüst" oluşların öncesinde tarihin arşivinde "rakam" lanmıştır... Bakınız: DİE tarihi...
Lafla peynir gemisi ne yürür, ne de batar... Son zamanların "laf" krizinden de bir şey çıkmaz... Lakin... Bütün bu laflar; aslında iki taraflı olarak "peynir ekmeğe" dair bir şeyi söylemeye çalışıyor da söyleyemiyorsa ... Ona bakmalı... "Sözlerin içyüzüne" bakarken şehirlerin "dışyüzü" ne (perifere de) bakmalı... "En dış yüzü" ne kadar gidip uzaklara da bakmalı... Taa Brüksel'den gelen ve gelecek haberlere de bakmalı mesela... Rakamlar ne söylüyor ona bakmalı... Hayat ne söylüyor ona bakmalı... Bakıp da bir şey görmüş değiliz... Fakat; "bakmadan bir şey söylenemez!" demekteyiz...
|