"SAVCILIK Ankara'dan tetiklenmedikçe soruşturma açmaz. Ben TÜSİAD başkanlığım döneminde birkaç kez savcılığa ifade verdim. Bir keresinde Özal'ın rejimi için 'demokrasi değil kleptokrasi rejimidir' demiştim. Genellikle bu süreç Ankara'dan bir tetiklemenin etkisiyle savcılar tarafından başlatılıyor. Korkutucu olma amacına hizmet ediyor. Bunun ayıbı da hükümetlere yazılıyor, savcılığa yazılmıyor. Bugünkü durum çok ağır. Çünkü Başbakan bu ülkeye serbest tercihin ve özgürlüklerin genişletilmesi misyonuyla, AB ruhunu da savunarak geldi. Özgürlükleri genişletmenin şampiyonu olarak işe başladı. İş alemi tarafından da çok desteklenen bir hükümet oldu. Son zamanlarda gerek kamu yöneticileri, gerek icranın temsilcileri, gerekse belediye başkanları o kadar gaf üzerine gaf yapıyor ki, -içki yasağı, Orhan Pamuk konusu gibiicranın başkanı olarak Başbakan bunların hepsini kamuoyu önünde cevaplamak zorunda kalıyor. Kendi iradesi dışında yapılan gaflardan ötürü bunalmış durumda. Ve tahammül sınırı çok aşağılara inmiş. Bir zamanların özgürlük şampiyonu, şimdi konuşanlara suç duyurusunda bulunarak korku salma misyonunu ve özgürlükleri kısıtlama misyonunu sırtlanmış gibi gözüküyor. Çok üzülüyorum. Bu, Türkiye'ye yakışan bir tavır değil, hükümete de yakışmıyor. TÜSİAD nezdinde, Mustafa Koç'a yapılan suç duyurusu aslında şu anda düşüncelerini açıklamak isteyen herkese yapılan bir korku salma. Özetle şunu söylüyorum, bir suç duyurusu yapıldıysa bu Mustafa Koç'un değil Ankara'nın ayıbı. Ve hükümet bu stil devam ederse müthiş yıpranacak."