TÜSİAD tavan hükümet taban yapıyor
Görünen o ki, iş dünyası ile hükümetin üzerinde anlaştığı tek ciddi konu seçimlerin zamanında yapılması. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Erken seçim yok, seçimler zamanında yapılacak' sözleriyle konun altını bir kez daha çizerken, Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği de (TÜSİAD) seçimlerin zamanında yapılmasının, istikrarın devamlılığı açısından önemli olduğuna dikkat çekti. Peki, diğer konular, ne olacak? Uzlaşma niçin sağlanamıyor? TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı ve Konsey Başkanı Mustafa Koç'un bazı sözleri hükümet cenahında pek de iyi algılanmıyor. Her kesimin hükümetin iyi algılayacağı laflar etmesi de gerekmiyor. Ancak, TÜSİAD'ın demokrasiye, insan haklarına yaklaşımının çok seçkinci olması, elitlerle sınırlı kalması, hükümetin de elitleri cephe alacak şekilde bazı çalışmaları devreye koyması sıkıntının ana kaynağını oluşturuyor. İki tarafın demokrasi söylemlerinde aynı ölçüyü tutturamamaları tartışmaların uzun boyutlu olacağını gösteriyor. Çok klasik yaklaşımla tabandakiler diyor ki, üniversite kapılarından örtü sebebiyle dönenler, imam hatip liseleri hedef alınarak bütün meslek liselerinde meydana getirilen mağduriyetler hakkında TÜSİAD neden yasakçı bir düşünceyi savunuyor. Niçin siyasi iradeyi de bertaraf edecek bir teklifle, çözüm önerisi getirmiyor. Demokrasi ve özgürlük gibi alanlarda elitlerin mağduriyetlerine gösterdikleri ilgi niçin başka cepheleri kapsamıyor? Mesela, şiir okuduğu için hapse giren başbakanı mağduriyetine hiç tepki vermemiş olan TÜSİAD cephesi, yargıdaki Orhan Pamuk ve Yücel Aşkın konusunda neden yüksek sesle konuşmayı tercih ediyor? Bu söylemlerini niçin demokrasi çatısı altına sokmaya çalışıyor? TÜSİAD'la paralel düşünen tavana yakın tarafın yaklaşımı da benzer argümanlar içeriyor. Haklı eleştiriler ve yaklaşımlar ortaya konuyor. Özellikle son içki tartışmasıyla yeni bir krizin ortaya çıkarılması, alt-üst kimlik, Orhan Pamuk ve Rektör Yücel Aşkın davalarının risk oluşturacak hale getirilmesi, başlıca örnekler. Sabancı'nın bu noktadaki tespitleri güzel, ancak uygulama esnasında ortaya konan tavırlar yine elitleri gözetecek şekilde planlanmış gibi bir hava estiriyor; 'Nedense, demokrasi konusunda ilerigeri çalkalanmaktan bir türlü kendimizi kurtaramadık. Fazla demokrasinin Türkiye'yi dış güçlere karşı zayıf düşüreceği inancı, kendi kendimizi zayıf düşürmenin en önemli aracı haline geldi.' Sabancı, son derece haklı ama fazla demokrasiyi hükümet kendi gözüyle, TÜSİAD kendi mevkiine uygun olarak yorumluyor. Özeti şu; TÜSİAD'ın talepleri geneli kapsamadığı gibi hükümetin iyileştirme çalışmaları da geneli kapsamıyor. İki tarafın da öncelikleri ve kırmızı çizgileri var. Hükümet seçmeninin ve tabanın isteklerini, özgürlüğünü gündemine koyarken, TÜSİAD bu kitlelere sosyal toplum projesi olarak bakıyor. Sponsorluklarla halka özgürlük getirileceğini ya da eğitilerek taleplerinden vazgeçirilmesi gerektiğine inanıyor. İp de burada kopuyor. Çünkü, TÜSİAD ve hükümetin halkın eğitimine bakışı da farklı. TÜSİAD Konsey Başkanı Mustafa Koç, meslek liselerindeki sorunlar sebebiyle ara elaman bulamamaktan şikayetçi. Hükümetin başına sarılan en önemli sorunlardan birisi de meslek liseleri. Konu her iki tarafında başını ağrıtıyor. Ama iki tarafın yaklaşımı da anlaşmalı çözüm getirmekten uzak. TÜSİAD ve hükümetin, her kesim için özgürlüğü kırmızı çizgisiz savunmaları gerekiyor.
|